Bursa'nın Yıldırım ilçesindeki Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Ergin Kaya Kırbıyık ve okul yönetimi 7 Ağustos tarihinde velilere yönelik bilgilendirme toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Kırbıyık'ın velilere "Çocuklarınızın başını kapatmayacaksanız bu okula göndermeyin, biz okulda başı açık öğrenci istemiyoruz" dediği belirtildi. Olaya tepkiler gelmeye devam ediyor. Bir tepki de ADD Bursa Şubesi Başkanı Gürhan Akdoğan'dan geldi. 

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bursa Şubesi Başkanı Gürhan Akdoğan ise konuya dair açıklamasında şu ifadeleri kullandı: 

"Günümüzde Laiklik ilkesi başta olmak üzere Cumhuriyet değerlerine her geçen gün sistematik olarak düzenlenen saldırılardan en çok etkilenenler özellikle geleceğimiz çocuklarımız, gençlerimiz ve kadınlardır.

Hafızalarımızı yoklarsak Haziran ayında Kocaeli Gebze'de bir okulun mezuniyet töreninde öğrenciler "uygunsuz kıyafet" giydikleri gerekçesiyle okula alınmamış, okul müdürü kamuoyundan büyük tepki görmüştü.

Şimdide Bursa'da bulunan bir devlet okulu müdürünün, içerisinde suç unsurları bulunduran, anayasaya ve kanunlarımıza aykırı açıklamalarını öğrenmiş bulunmaktayız. Mezkur şahıs, açıklamalarında "başını örtemeyen öğrencilere" biz karışırız demekle, Türk Ceza Kanununda düzenlenen Görevi Kötüye Kullanma suçu dahil birden fazla suçu işlemekle kalmamış, devrim kanunlarımıza da açıkça muhalefet etmiştir.

Ülkemiz, en üst hukuksal metni olan Anayasa tarafından belirtilen esaslara göre yönetilen, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Anayasamızın 42. Maddesi uyarınca "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır".

Türk Ceza Kanunu, 122. maddesinde ırk, devlet, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefrete dayalı ayrımcılığı suç saymıştır.

Yine, Devlet Memurları Kanununun 7. maddesine göre "Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar".

Mezkur şahıs, tabii olduğu tüm hukuksal düzenlemeleri çiğnemekle kalmamış, gelişme çağında bulunan çocuklarımızın psikolojik gelişimine ağır darbeler vurduğunu ilgili videoda kayıt altına alınan sözleriyle açık etmiştir.

Öğretmenlerimiz, laik düzene, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı çağdaş beyinler yetiştirmekle görevlidir.

Bir devlet memurunun, Anayasal düzenimize, hele hele çocuklarımızın üstün yararını çiğneyerek isyan bayrağı açması, kabul edilemez bir durumdur.

İçinde bulunduğumuz bilgi çağında, çocukların ya da yetişkin öğrencilerin zorla örtünmesini şart koşmak, kanunlarımızdan ve modern insan hakları düşüncesinden kopmak anlamına gelmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi bir dini yoktur. Devlet, tüm yurttaşlara eşit mesafede durmakla yükümlüdür. Anayasal güvence altına alınmış haklara ve ilkelere yapılan saldırılar, toplumsal barışın temeline dinamit koyacaktır.

Çok büyük bedeller ödeyerek Dünya tarihinde eşi benzeri görülmeyen şanlı Cumhuriyetimizin yapı  taşlarını oluşturan kuruluş ilkelerine, yasalara ve esaslara açıktan meydan okumak bir kamu görevlisinin haddi değildir.

Çağdaş devletlerin müreffeh ve huzurlu yaşam seviyesine ulaşmamızın tek yolunun laik ve bilimsel eğitimden en ufak bir taviz verilmemesinden geçtiğinin bilinciyle, ilgili şahsın açıklamalarının ardından idarece soruşturma başlatılmasının zorunlu olduğunu, ayrıca anılan fiiller suç oluşturmakla, savcılık makamının ilgili suçları soruşturma yükümlülüğü altında bulunduğunu bildiririz.

Atatürk'ün "Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder." sözleriyle yaşamsal önemine işaret ettiği Bilimsel Eğitim Sistemi yeniden hayat bulmadan, Aydınlanma Devrimleri yeniden devletin temeline yerleştirilmeden, Cumhuriyet kuruluş ayarlarına dönmeden hiçbir sorunumuzu aşamayacağımız artık anlaşılmalıdır." 

Editör: Zehra Ceviziş