İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuşuyor.

Akşener konuşmasında şunları söyledi:

AK Parti iktidarının beceriksiz ellerinde bugün maalesef gittikçe daha da derinleşen bir devlet krizinin tam ortasındayız. Bugün Türkiye'de özgürlüğü, hakkı ve vicdanı mumla aratıyorlar. Hukuku ve adaleti kirli emellere alet ediyorlar. Bugün Türkiye'de kadınları sahipsiz bırakmaya çalışıyorlar.

PINAR GÜLTEKİN DAVASI KARARINA TEPKİ: YAZIKLAR OLSUN

Bugün Türkiye'de bir kadını, evladı acısı hala yüreğimizde sızlayan Pınar kızımızı vahşice aramızdan alan bir katile haksız tahrik indirimi uyguluyorlar. Bugün Türkiye'de bir psikopatın 14 yıl sonra sokaklarımızda gezebilmesine göz yumuyorlar. Kadın katillerine cesaret veriyorlar. Sapıkları yüreklendiriyorlar. Yazıklar olsun hepinize. Bu kararda onayı, imzası olan herkesi bugün Allah'a havale ediyorum ama yarın iki elimde yakalarında olacak. Umarım bir gün bu katillerin, vicdansızların sadece başkalarının çocuklarını, kardeşlerini değil. Bu karara imza atanlar size sesleniyorum. Sizin de kardeşinizi, eşinizi bulabileceğinin farkına varırsınız.

O SANDIK GELECEK BU KİRLİ ZİHNİYET ÇEKİP GİDECEK

Bizi yok sayarak unutturacaklarını, bizi yaralayarak bastıracaklarını sandılar. Bizi öldürerek eksilteceklerini sandılar ama çok yanıldılar. Çünkü her ne kadar iktidar kadınları her fırsatta hor görse de bu kirli zihniyete her fırsatta yol verse de, kadınlara yönelen şiddete her fırsatta göz yumsa da biz biliyoruz ki artık günleri sayılı. Çok yorulduk, yara aldık, can kaybettik ama artık çok az kaldı. O sandık gelecek bu kirli zihniyet çekip gidecek. O gün geldiğimizde yaralarımızı birlikte saracağız. Adaleti, özgürlüğü ve güveni birlikte sağlayacağız! Ölümleri, tacizleri, tecavüzleri değil, artık başarılarımızı konuşacağız! İYİ Parti iktidarında; İstanbul Sözleşmesi yeniden yaşatacak! Kadınlar yeniden konuşacak! Milletimiz yeniden huzur bulacak! Emin olun, çok az kaldı!

BU KARA GÜNLERİN LEKESİNİ ÇIKARMAMIZA ÇOK AZ KALDI

Geçtiğimiz hafta, 9’uncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in, aramızdan ayrılışının, 7’inci yıl dönümüydü. Mustafa Kemal Atatürk’ün, milletle bütünleşen cumhuriyet anlayışında; Eğitimde fırsat eşitliği vardır. Devlette liyakat vardır. Milletin vergileriyle yapılan her işte, titizlik ve tutumluluk vardır. Bu bilinçle yetişmiş devlet insanları da, her şeyden önce, devletini ve milletini; gözetir, yüceltir ve korur.

Nitekim Süleyman Demirel de, Genç cumhuriyetin millet olma idealiyle yetişmiş, ve bu memleketin ona sunduğu her bir imkanı; “Önce millet, önce memleket.” diyerek yaşamış, “Önce devlet, önce cumhuriyet” diyerek yaşatmıştır. Türk demokrasisi adına verdiği, büyük mücadeleyi, Türk devleti için öne koyduğu, ortak aklı, meşvereti, Millete rağmen değil, milletle beraber yürüyen siyaset anlayışını, Ve milletimizin gönlündeki sarsılmaz yerini, hiçbir zaman unutmayacağız. Nitekim bugün, ondan aldığımız ilhamla, siyasetimizin merkezine, milletimizi alarak; memleketimizi il il, ilçe ilçe, karış karış geziyoruz. Milletimizle el ele, kol kola, kalp kalbe, emin adımlarla iktidara yürüyoruz.

Ve biliyoruz ki; Çok az kaldı! Türk devletinin, cumhuriyet değerlerimizle, yeniden canlanmasına Çok az kaldı! Türk demokrasisinin, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile yücelmesine, Çok az kaldı! Türk milletinin, hak ettiği huzura, mutluluğa ve refaha kavuşmasına, Çok az kaldı! Allah’ın izni, milletimizin desteğiyle, demokrasi tarihimizin üzerindeki, bu kara günlerin lekesini çıkarmamıza, Çok az kaldı! Bu vesileyle, İslamköy’den çıkıp, barajların kralı, gariplerin de babası olan, Cumhuriyetimizin önemli başarı hikayelerinden Süleyman Demirel’i, saygı, özlem ve rahmetle anıyorum. Ülkemiz için yaptıkları, her birimizin hatırasında yaşayacak.

KKM SİSTEMİNİN ÜLKEMİZE MALİYETİ 230 MİLYAR LİRAYI BULACAK

Ülkemizde geçen her saati; Yeni bir krizin eşiğinde tedirginlikle bekliyoruz. Her geçen günü; Yeni bir zamla açıyor, Yeni bir kaygıyla bitiriyoruz. Her geçen haftayı da; Bay Kriz ve Nebati Bakan’ın, saçma sapan açıklamalarını dinleyerek geçiriyoruz. Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz hafta, bütçe verileri açıklandı. Ve biz de, bu vesileyle, Ak Parti iktidarının; KOBİ’lerimize, esnaflarımıza, ihtiyaç sahiplerine bakışını, bir kez daha görme fırsatı elde ettik. Bay Kriz’in bütçesinde; ülkemizdeki tüm çiftçilere ve öğrencilere ayrılan paranın, “Kur Korumalı Mevduat Sistemi’ne” ödenen paradan, daha az olduğuna, ibretle şahit olduk. Yanlış duymadınız. Sözüm ona “Yeni Ekonomi Modeli’nde”, Türk Lirası çakılmasın diye icat ettiği, “Kur Korumalı Mevduat Sistemi” ucubesi için ödenen para; tarıma ve öğrenci burslarına ödenen paranın, toplamından daha fazla. Hatta bu sisteme ödenen para, sosyal yardımların, iki katından bile fazla! Maalesef bu gidişle, “Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nin” ülkemize maliyeti, 230 milyar lirayı bulacak. Bu parayla, ülkemizin birçok problemini, rahatlıkla çözmek varken, Bay Kriz ve arkadaşları, sırf fantastik fikirleri, bir gün daha yaşayabilsin diye, bu ülkenin kaynaklarını, heba ediyor. Ne diyeyim, Allah akıl fikir versin. Bu arada, biliyorsunuz, bir de Nebati Bakan’ın üstadı, Damat Bakan vardı… Hatırlarsınız, o da, affını istemeden önce, yine dahiyane bir fikirle, bu ülkenin hazinesini, dolar ve altın üzerinden borca sokmuştu…

Peki, bu muhteşem borçlanma stratejisinin maliyeti, ne kadar oldu biliyor musunuz? Bugün itibarıyla, 710 milyar lira. Yanlış duymadınız. Bir Damat Bakan kolay yetişmiyor. Nebati Bakan’ın daha gideceği çok yol var… Bu 710 milyar liranın, 110 milyar lirasını ödedik, Bugünün parasıyla, ödeyeceğimiz 600 milyar lira daha var. Yani Kayınpeder, Damat ve Nebati’den oluşan, ve artık pek de güldürmeyen, bu komedi dans üçlüsünün, dahiyane fikirlerinin, ülkemize maliyeti, en az 940 milyar lira. Bu para, ülkemizin vatandaşından, şirketlerinden, bir yıl boyunca toplanan vergilerin, neredeyse yüzde 90’ı. Yani vatandaşımız ve şirketlerimiz, hiç durmadan çalışıyor, çabalıyor. Bu fantastik üçlü de, bu parayı, eşsiz ekonomi vizyonlarıyla saçıp savuruyor.

KOMEDİ DANS ÜÇLÜSÜNÜN DAHİYANE FİKİRLERİNİN ÜLKEMİZE MALİYETİ EN AZ 940 MİLYAR LİRA

Bir de Nebati bakanın üstadı damat bakan vardı. Hatırlarsınız o da affını istemeden önce yine dahiyane bir fikirle bu ülkenin hazinesini dolar ve altın üzerinden borca sokmuştu. Peki bu muhteşem borçlanma sisteminin maliyeti ne kadar oldu? Bugün itibariyle 710 milyar lira. Bir damat bakan kolay yetişmiyor, büyük emek var üzerinde. Nebati bakanın böyle baktığımız zaman gideceği çok yol var. Kayınpeder, damat ve Nebati'den oluşan ve artık pek güldürmeyen bir komedi dans üçlüsünün dahiyane fikirlerinin ülkemize maliyeti en az 940 milyar lira.

BU YASA İSTİBDAT YASASIDIR

Tüm bunlar olurken de, olan milletimize ve memleketimize oluyor. Türkiye’nin CDS puanı, son 19 yılın en yüksek seviyesine çıkmış, 800 puanı aşmış. ama bu arkadaşların rahatı, pek bir yerinde… Enflasyon milletimizin belini bükmüş, Bay Kriz, maaşına zam peşinde… Ekonomi rayından çıkmış, bunlar sosyal medyayı kontrol etme derdinde… Biliyorsunuz önümüze, “Sosyal Medya Yasası” adı altında, yeni bir yasak getirdiler. Neymiş? Yalan habere karşı önlem alacaklarmış. Neymiş? Dezenformasyonla mücadele edeceklermiş. Neymiş? Sosyal medya yalancıymış. Çünkü onlara göre yolsuzluk yok; haberi yapanlar yalancı. Aslında sığınmacı sorunu da yok; var diyenler yalancı. Ekonomide her şey tıkırında; ekonomi kötüye gidiyor diyenler yalancı… Değerli dava arkadaşlarım; Bu yasa, internet sitelerini hizaya çekme yasasıdır. Bu yasa, televizyon ve gazeteler üzerinde kurulan baskıyı, internete taşıma sevdasıdır. Bu yasa, yeni bir RTÜK oluşturma çabasıdır. Ez cümle bu yasa, bir istibdat yasasıdır!

PANİK HALİNDELER

Peki neden böyle bir yasaya gerek duydular biliyor musunuz? Çünkü korkuyorlar. Gerçeklerden korkuyorlar. Adaletten korkuyorlar. Milletin özgürce konuşmasından, herkesin doğruları öğrenmesinden korkuyorlar. Uğruna her şeyi verecekleri o koltukları, kaybetmekten korkuyorlar. Kurdukları rant düzeninin dağılmasından korkuyorlar. Maskelerin düşmesinden, saraydaki sefanın bitmesinden korkuyorlar. Ne kadar beceriksiz olduklarının yazılmasından, ülkemize ne büyük kötülükler ettiklerinin çizilmesinden, kapı arkalarında döndürdükleri dümenlerin, açığa çıkmasından korkuyorlar. Artık öyle bir panik halindeler ki; Havuz medyasındaki düzeni, sosyal medyaya da taşımak için uğraşıyorlar. Varsın olsun. İstedikleri kadar uğraşsınlar. Biz; “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” demeye, devam edeceğiz. İstedikleri yasağı getirsinler. Biz; “Kahrolsun zulüm, yaşasın adalet!” demeye, devam edeceğiz. İstedikleri kadar gerçeklerden kaçsınlar. Biz; Her türlü haksızlığın, adaletsizliğin ve yasağın karşısında; Sözü milletimize vermeye devam edeceğiz!

Nitekim bu hafta, yine özel konuklarımız var. Basın örgütlerinin, başkan ve yöneticileri aramızda. “Basın hürdür, sansür edilemez” ilkesine olan tüm inancımla, görevini onuruyla yapan gazetecilerimizi selamlıyorum.

Editör: Seren Bülbül