İktidarın ekonomi politikalarını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın enflasyona ilişkin açıklamalarına tepki gösteren İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, "Erdoğan, 'yılbaşında enflasyonun düşeceğine inanıyorum' dedi. Kendisi de epistemolojik bir kopuş yaşadığı için artık söz veremiyor, sadece inanıyor" dedi. AKP'nin iktidardaki son yılını yaşadığını söyleyen Akşener, "20 sezonluk keyifsizce uzatılmış bir dizinin final sezonu sonunda geldi çattı. Hiç merak etmeyin, o sene bu sene. İyilerin şafağı artık ufukta görünüyor, emin olun çok az kaldı. Hiç merak etmeyin, o sene bu sene" diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

ONUR ŞENER CİNAYETİ: TOPLUMSAL GERİLİM TEHLİKELİ BİR SEVİYEYE ULAŞTI

Konuşmasının başında, Ankara'daki Onur Şener cinayetini hatırlatan Akşener, "Beğenmediği herkese saldıran, hakareti ve iftirayı kendine hak sayan, ülkeye nifak tohumları eken zihniyetin neden olduğu toplumsal gerilim artık tehlikeli bir seviyeye ulaştı" dedi. Akşener, şöyle devam etti: "Türkiye artık bu gerilimi taşıyamıyor. Geçtiğimiz hafta, Ankara’da bir eğlence mekanında yaşananlar bu gerilimin sonucudur. Sanata ve sanatçıya düşman bir iktidarın yönettiği ülkemizde, sırtını iktidara yaslayan herkes kendini her şeyin sahibi zannediyor. Bize de katleden bir sanatçının ardından üzülmek düşüyor. Onur Şener’e Allah’tan rahmet, ailesine ve sanat camiamıza baş sağlığı diliyorum. Kendisini dev aynasında görenlerin şiddete sığınan acizliğine lanet olsun."

SANSÜR YASASI

Konuşmasının son bölümünde kamuoyunda 'sansür yasası' olarak bilinen ve internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akşener, "Yeni yasama yılının başlangıcında, Meclis gündeminde yer alan ilk düzenleme, iktidarın yüksek standartlarına göre bile, ucubelikte adeta bir baş yapıt oldu" dedi.

Akşener, şöyle devam etti:

"Sözüm ona, internetteki yalan haberleri durdurmak amacıyla çıkartılan, bu yasada; en çok merak ettiğimiz konu ise, yasanın nasıl işleyeceği… Yalanı kim ayırt edecek? Doğru nasıl bilinecek? Dezenformasyonu hangi kurum denetleyecek? Hiçbiri belli değil…Mesela yalanları; havuz medyasının bir alt birimi gibi çalışan, RTÜK mü ayırt edecek? Mesela doğruyu; ENAG’ın, yüzde 186 olarak açıkladığı enflasyon rakamının karşısında, kendi çalışanlarını bile, zar zor ikna edip, enflasyonu, yüzde 83,45 açıklayan, TÜİK mi bilecek? Mesela, şu meşhur dezenformasyonu; trollerin efendisi, iftiraların prensi, algıların bekçisi, İletişim Başkanlığı mı denetleyecek? Mesela; Facebook gidecek, yerine dezenformasyondan arındırılmış, “AKbook” mu gelecek? Twitter gidecek, yerine “Saray Kuşu” mu gelecek? YouTube gidecek, yerine “ŞahsımTube” mu gelecek? İktidar her zaman olduğu gbi, yine bir cambaza bak oyunu sergiliyor"

RUSYA'NIN İLHAK KARARI

Biz bu filmi daha önce Kırım’da izledik, nasıl ki o gün Rusya’nın işgalini tanımadıysak, bugün de tanımıyoruz. Erdoğan Putin'in desteğiyle seçime girmeye niyetli.

Putin’in desteğiyle girmeye niyetlenen, Sayın Erdoğan’ın da bu ciddi tehdit karşısında alacağı tavrı, merakla bekliyoruz. Dileriz ki bu tavır, geçtiğimiz günlerdeki televizyon yayınında, Kırım için, pısırıkça ifade ettiği gibi; “Attığınız bu adım doğru değil” demekten öteye geçebilir. Çünkü devletin esas görevi; bütün dengeler karşısında, kendi menfaatleri çerçevesinde bir denge oluşturabilmektir. Dış politikayı, iç siyasete cirolama peşinde koşup, seçim hesapları kovalayarak, devlet yönetilmez.Türk Milleti, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı gibi;

Bugün de; Rus emperyalizminin yanına yedeklenecek, bir algı malzemesi değildir, olamaz! Ve asla olmayacak.Sayın Erdoğan; biz bunların hiçbirini unutmadık. O yüzden, şimdi beni çok iyi dinle. Bu millet, yıllarca o utanç anıtına bakmak zorunda kaldı. Ne zamana kadar biliyor musun? Ta ki, inatçı ve asil bir ruh, Mahmut Şevket Paşa, milli davamızı başarıya ulaştırmak için, harekete geçen kadar. Ta ki, koca yürekli Bahri Teğmen, karşısına çıkan tüm engellere rağmen, o utanç anıtını, aziz Türk Milleti’nin huzurunda, yerle bir edene kadar.

Sana neden bunu anlattığıma gelirsek; biz bugün, senin yüzünden yine aynı utancın eşiğindeyiz. O gün; milletimizin haysiyetine, Ayestefanos anıtıyla vurulan pranga, bugün; senin 2024’e ötelemeye çalıştığın doğalgaz borcuyla canlanıyor. O gün; bu vatanının asil evlatlarının, boyunduruk altına girebileceğini sananlar, bugün; senin adeta bir devlet politikası hâline getirdiğin, Putin hayranlığınla, ve beceriksiz yönetim anlayışınla, yeniden cesaret buluyor.

İRAN'DAKİ PROTESTOLARA DESTEK: BU ZULÜM YOK OLMAYA MAHKUMDUR

İran’daki baskı ve zulüm manzaraları hepimizi derinden üzüyor. Mahsa Amini’nin acımasızca öldürülmesinin insan hakları, devlet yönetiminde yeri yoktur. Bizim için bu konu dini veya siyasi tartışma değildir, bizim için bu konu vahşetin karşısında mağdurun yanında durmaktır.

Dualarımız özgür ve mutlu bir İran içindir ancak bunu baskıcı yöntemlerle gerçekleştiremeyiz. Bu yöntemlerimizi kadını bir eşya gibi gören ucube anlayışla gerçekleştiremeyiz. Tek bir kadının bile sesini duyurmak için ayağa kalkması tüm kadınlar için ayağa kalkıştır. Canları pahasına bu barbarlığa bu hukuksuzluğu protesto eden İran’ın cesur evlatlarının elbette ki yanındayız. Engizisyon nasıl son bulduysa, İran’daki zulmün de sonu budur.

Akşener'in satırbaşları şöyle:

"Sadakat madakat havagazı, tek sadakat var önce Allah'a sonra milletimize. Liyakat konusu hassas noktamızdır. Şeffaflık partimizin kurumsallaşmış alanıdır. Dolayısıyla bu ilkelere uymak üzere adım atan tüm arkadaşlarımızın en mutlu olacağı siyasi parti İYİ Parti'dir.

20 sezonluk keyifsizce uzatılmış bir dizinin final sezonu sonunda geldi çattı. Hiç merak etmeyin, o sene bu sene. İyilerin şafağı artık ufukta görünüyor, emin olun çok az kaldı. Hiç merak etmeyin, o sene bu sene.

"ERDOĞAN; BİZ BUNLARIN HİÇBİRİNİ UNUTMADIK"

Putin’in desteğiyle girmeye niyetlenen, Sayın Erdoğan’ın da bu ciddi tehdit karşısında alacağı tavrı, merakla bekliyoruz. Dileriz ki bu tavır, geçtiğimiz günlerdeki televizyon yayınında,  Kırım için, pısırıkça ifade ettiği gibi; “Attığınız bu adım doğru değil” demekten öteye geçebilir. Çünkü devletin esas görevi; bütün dengeler karşısında, kendi menfaatleri çerçevesinde bir denge oluşturabilmektir. Dış politikayı, iç siyasete cirolama peşinde koşup, seçim hesapları kovalayarak, devlet yönetilmez.Türk Milleti, tarihinin hiçbir döneminde olmadığı gibi;

Bugün de; Rus emperyalizminin yanına yedeklenecek, bir algı malzemesi değildir, olamaz! Ve asla olmayacak.Sayın Erdoğan; biz bunların hiçbirini unutmadık. O yüzden, şimdi beni çok iyi dinle. Bu millet, yıllarca o utanç anıtına bakmak zorunda kaldı. Ne zamana kadar biliyor musun? Ta ki, inatçı ve asil bir ruh, Mahmut Şevket Paşa, milli davamızı başarıya ulaştırmak için, harekete geçen kadar. Ta ki, koca yürekli Bahri Teğmen, karşısına çıkan tüm engellere rağmen, o utanç anıtını, aziz Türk Milleti’nin huzurunda, yerle bir edene kadar.

Sana neden bunu anlattığıma gelirsek; biz bugün, senin yüzünden yine aynı utancın eşiğindeyiz. O gün; milletimizin haysiyetine, Ayestefanos anıtıyla vurulan pranga, bugün; senin 2024’e ötelemeye çalıştığın doğalgaz borcuyla canlanıyor. O gün; bu vatanının asil evlatlarının, boyunduruk altına girebileceğini sananlar, bugün; senin adeta bir devlet politikası hâline getirdiğin, Putin hayranlığınla, ve beceriksiz yönetim anlayışınla, yeniden cesaret buluyor. 

ERDOĞAN'A ENFLASYON TEPKİSİ

Biliyorsunuz Sayın Erdoğan, geçtiğimiz şubat ayında; “Yaz aylarıyla birlikte, enflasyonu kontrol altına alacağız.” diyordu… Yaz gelip geçti, artık kış kapıya dayandı. Enflasyon kontrol altına alındı mı? Alınamadı. Baktı, olmuyor, bu sefer de; “Yıl başından sonra, enflasyonun düşeceğine inanıyorum.” dedi. Dikkat edin, artık söz de veremiyor; Kendisi de, epistemolojik bir kopuş yaşadığından olsa gerek, sadece “inanıyor”… Kıştan yaza, yazdan kışa ertelenen, bu mevsimsel sabır döngüsünde; olan da, tabii ki yine, milletimize oluyor. 

İktidarın, fantastik ekonomi modelinin üzerinden, 10 ay geçti; yılın ilk 8 ayında; ihracat, sadece yüzde 18 artarken, ithalat yüzde 41, dış ticaret açığı ise, yüzde 146 oranında, rekor bir artış gösterdi. 

Gelelim kur ve enflasyona… Eylül 2021 sonunda, 8,8 lira olan dolar kuru, bugün 18 buçuk lirayı geçti. Yani, paramız 1 yılda, yarı yarıya değer kaybetti. Üstelik Merkez Bankası’nın, kayıp 128 milyar dolarına da,  bu yıl, 75 milyar dolar ilave oldu. Böylece,  nereye gittiği ve nasıl gittiği belli olmayan, rezervlerimizde olması gereken, ama nedense olamayan döviz miktarı, 203 milyar dolara yükseldi.

“UFAK AT ZİYAAA…”

Güler misin, ağlar mısın?... Almanya’da ortalama ücret, bizim paramızla 75 bin lira. Yani bir Alman vatandaşı, ayda ortalama 75 bin lira maaş alıyor. Yani, Sayın Erdoğan aslında diyor ki; ayda 5500 liraya çalışan Türk vatandaşlarının keyfi yerinde. Ama, ayda 75 bin lira kazanan Alman vatandaşı, zor durumda... Hatırlıyor musunuz, Rahmetli Münir Özkul,  Neşeli Günler’de, Şener Şen’e ne diyordu? “Ufak at Ziyaaa…”

Ufak at Sayın Erdoğan, ufak at! Bizzat kendi eserin olan yoksulluğu, yalanlarla örtemezsin. Kaşıkla verdiğini, kepçeyle geri alan, abartılı müjdelerinle, günü kurtaramazsın. Boş vaatlerle, milletin derdini çözemezsin. Hakikat güneşini, hamaset balçığıyla sıvayamazsın. Hiç boşuna uğraşma.

'IŞILTILI GÖZLER HİÇ GERİ KALIR MI?'

Değerli dava arkadaşlarım; tabii bir de, iktidarın göz bebeği, Nebati Bakan var. Saray bürokrasisi saçmalama yarışına girer de, ışıltılı gözler hiç geri kalır mı? O da, kılıf aramaya doyamadıkları sözde ekonomi modelini, tarif etmek için; adeta, yeni öğrendiği tüm kelimeleri, aynı cümle içinde kullanmaya çalışan, çocuklar gibi; “Neo-liberal ekonomi düşüncesinden, epistemolojik bir kopuşu temsil eden, heterodoks yaklaşım” dedi. Sonuna da ekledi: “Günümüzde, giderek ön plana çıkan, davranışsal ekonomi ve nöro-ekonomi ile, daha fazla önem kazanmakta…”Gelin ben size tercüme edeyim: Üstad, siyaset tarihimize geçecek, bu ibretlik cümle ile, aslında diyor ki; “Biz bilgiden ve bilimden koptuk. Dünyada uygulanan, tüm ekonomi metotlarını da reddediyoruz. Bizi artık ekonomistler değil, nörologlar ve davranış bilimciler değerlendirsin.”

Yahu niye bu kadar uğraşıyorsunuz? Çıkın, mertçe; 'Biz ekonomiyi böyle yürütüyoruz. Çünkü Sayın Erdoğan böyle istiyor' deyin. Çıkın; 'Biz bir şey bilmeyiz. Sayın Erdoğan’ın içine doğmuş; enflasyon böyle düşecekmiş' deyin. Çıkın; 'Bay Kriz hazretleri, rüyasında görmüş, ekonomi böyle düzelirmiş' deyin. Allah’ın bildiğini, niye kuldan saklamaya çalışıyorsunuz? Dürüstçe çıkın, gerçeği söyleyin. Saçma sapan açıklamalarınızla da, çilekeş milletimizi daha fazla yormayın, kendinizi de daha fazla rezil etmeyin. Ayıptır.

Buradan sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum: Ekonomiyi batırdığın gerçeğini, milletimizi fakirleştirdiğin gerçeğini, Abuk sabuk yalanlarla mı örteceksin? Milletin parasını, yandaşlarına yedirdiğin gerçeğini, beş para etmezlere, 5-10-15 maaş verdiğin gerçeğini, Merkez Bankası’nın bile kasasını boşalttığın gerçeğini, lügatlara sığınarak mı örteceksin?"

"ERDOĞAN BÖYLE İSTİYOR” DEYİN

Yahu niye bu kadar uğraşıyorsunuz? Çıkın, mertçe; “Biz ekonomiyi böyle yürütüyoruz.  Çünkü Sayın Erdoğan böyle istiyor.” deyin. Çıkın; “Biz bir şey bilmeyiz.  Sayın Erdoğan’ın içine doğmuş; enflasyon böyle düşecekmiş.” deyin. Çıkın; “Bay Kriz hazretleri, rüyasında görmüş, ekonomi böyle düzelirmiş.” deyin.  Allah’ın bildiğini, niye kuldan saklamaya çalışıyorsunuz? Dürüstçe çıkın, gerçeği söyleyin. Saçma sapan açıklamalarınızla da,  çilekeş milletimizi daha fazla yormayın,  kendinizi de daha fazla rezil etmeyin. Ayıptır. Buradan

Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum: Ekonomiyi batırdığın gerçeğini, milletimizi fakirleştirdiğin gerçeğini, Abuk sabuk yalanlarla mı örteceksin? Milletin parasını, yandaşlarına yedirdiğin gerçeğini, beş para etmezlere, 5-10-15 maaş verdiğin gerçeğini, Merkez Bankası’nın bile, kasasını boşalttığın gerçeğini, lügatlara sığınarak mı örteceksin?

"SOSYAL MEDYA YASASI YÜRÜRLÜĞE GİRDİ"

Biliyorsunuz, 1 Ekim itibariyle, iktidarın, “dezenformasyonla mücadele” adı altında çıkardığı, Sosyal Medya Yasası yürürlüğe girdi. Yeni yasama yılının başlangıcında,  Meclis gündeminde yer alan ilk düzenleme, iktidarın yüksek standartlarına göre bile, ucubelikte adeta bir baş yapıt oldu.Sözüm ona, internetteki yalan haberleri durdurmak amacıyla çıkartılan, bu yasada; en çok merak ettiğimiz konu ise, yasanın nasıl işleyeceği… Yalanı kim ayırt edecek? Doğru nasıl bilinecek? Dezenformasyonu hangi kurum denetleyecek? Hiçbiri belli değil…Mesela yalanları; havuz medyasının bir alt birimi gibi çalışan, RTÜK mü ayırt edecek? Mesela doğruyu; ENAG’ın, yüzde 186 olarak açıkladığı enflasyon rakamının karşısında, kendi çalışanlarını bile, zar zor ikna edip,  enflasyonu, yüzde 83,45 açıklayan, TÜİK mi bilecek? Mesela, şu meşhur dezenformasyonu; trollerin efendisi, iftiraların prensi, algıların bekçisi, İletişim Başkanlığı mı denetleyecek? Mesela;  Facebook gidecek, yerine dezenformasyondan arındırılmış, “AKbook” mu gelecek? Twitter gidecek, yerine “Saray Kuşu” mu gelecek? YouTube gidecek, yerine “ŞahsımTube” mu gelecek?İktidar her zaman olduğu gbi, yine bir cambaza bak oyunu sergiliyor.

Buradaki cambaz Sosyal Medya Yasası. Oyun ise hak ve hürriyetlerimize, pranga vurmak. Yani dezenformasyon bahane, istibdat düzeni şahane…

Editör: Seren Bülbül