İYİ Parti lideri Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

"Geçen hafta söylemiştim; '14 Mayıs’a kadar, her konuşmamda; Sayın Erdoğan’a, aynı soruyu soracağım' demiştim. Sayın Erdoğan! 38 yaşındaki, genç bir akademisyene,Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı’na, Ankara’nın göbeğinde, kim suikast düzenledi? Banuçiçek'in ve Bengisu’nun babasına,Sinan Ateş’e, kim kıydı? Katiller, nerede saklanıyor?Saklanmalarına, kim izin veriyor?

Yargı sürecini, kimler baltalıyor? Bu sorulara cevap vermeden,o koltukta rahat oturamazsın! Oturtmayacağım. Devletin içinde,mafyalar, çeteler, uyuşturucu satıcıları kol gezerken;“Cumhurbaşkanıyım” diye, ortalıkta gezemezsin! Gezdirmeyeceğim. Banuçiçek'in babasız geçen, ilk doğum gününde, gece başını, yastığa koyup, rahat rahat uyuyamazsın!Beni iyi dinle, Sayın Erdoğan! Vicdana sığmayanı, Türkiye’ye sığdıramazsın! Hiçbir haksızlığa boyun eğmeyenleri, ne yaparsan yap, susturamazsın!

'Milletin adamıyım' diye böbürlenip; milletin canına kastedilirken, susamazsın! Bu millet sana, ne istediysen verdi. Sense gittin, ucube bir sistemi başımıza bela ettin. 'Ayağımda pranga var' dedin. 'Tüm yetkiler benim olsun' dedin.'Tek söz sahibi ben olayım' dedin. Madem öyle madem, prangalarından sıyrıldın; o zaman söyle bakalım... Sinan Ateş’in katilleri nerede? Madem öyle madem, tek söz sahibi sensin; o zaman söyle bakalım... Katilleri kim saklıyor? Madem öylem madem, tüm yetkinin sahibi sensin; o zaman söyle bakalım... Adalet neden yerini bulmuyor? Sayın Erdoğan! Bu alçakları bulmak, senin vazifendir. Emniyet’in ve yargının, işini yapmasına engel olanları bulmak, senin sorumluluğundur! Adaletin yerini bulmasını sağlamak, senin boynunun borcudur! Aksi takdirde, bu kan, senin de eline bulaşır! Bu vebal, senin de yakana yapışır! Bu göz yaşları, seni de bulur! Can almayı kendilerine, hak gören alçaklar; bu ülkede, elini kolunu sallayarak dolaşamaz. Çünkü devlet; katilleri koruyup kollama yeri değildir. Çünkü devlet; cinayeti örtbas etme yeri değildir. Çünkü devlet; milletin vicdanını yaralama yeri değildir! Şimdiye kadar sustun, duymazdan geldin, görmezden geldin.

ERDOĞAN'A: SEÇİMİNİ YAP!

Artık senin üstüne düşen, bir seçim yapmaktır. Ya bu şehir eşkıyalarını, görmezden gelmeye devam edeceksin;ya da, bu işin sonuna kadar gideceksin. Seçimini yap! Ya Sinan Ateş’in kanını yerde bırakacaksın;Ya da, hesabını soracaksın. Seçimini yap!

Ya makamının hakkını verip, bu alçaklığın karşısında, dik duracaksın.Ya da, katillerin, alçakların karşısında, boyun eğeceksin.Seçimini yap, Sayın Erdoğan!Ben bir anne olarak, bir babaanne olarak,27 yıldır, aktif politika yapan, bir siyasetçi olarak,Böyle alçak bir suikaste, sessiz kalamam.Kalmayacağım!

EYT TEPKİSİ

EYT kanun teklifi, yüce Meclisimize sunuldu. Biz, en başından beri EYT’li kardeşlerimizin sorununun çözümüne bir sosyal yardım olarak değil;bir hak kaybının giderilmesi ve nesiller arası adaletin sağlanması olarak baktık.Bununla birlikte sosyal güvenlik dengesine olan etkisini de,göz ardı etmedik. Ne var ki, AK Parti iktidarı; vatandaşın faydasına olan her meselede olduğu gibi bunu da bir lütuf gibi sunmaktan geri durmadı.Hatırlayın! Tarih 24 Ekim 2018…İYİ Parti Grubu olarak, EYT’li kardeşlerimizin sesini duyduk,ve meselenin araştırılması için,mecliste bir önerge verdik.Yetinmedik, EYT’li kardeşlerimizle birlikte çalışıp,sürdürülebilir bir çözüm planını, beraber ortaya koyduk.

Bu kürsüden de tüm Türkiye’ye duyurduk. Hatta EYT çözüm planımızın yıllık maliyeti, geçmediğimiz köprüler, kullanmadığımız yollar, gitmediğimiz hastaneler, binmediğimiz uçaklar için yandaşlara ödenen hazine garantilerinin yıllık yükünden daha azdı! Önergemiz, AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.Çözüm planımız duymazdan gelindi. Ama nedense birden EYT’li kardeşlerimiz için,'çift dikiş' diyenler; 'seçim kaybetsem bile yapmam' diyenler; 'zaten yapacaktık, zamanının gelmesini bekliyorduk' demeye başladılar. Olsun…Hep söylüyorum. Bizim çözümlerimiz, projelerimiz, mirî maldır. Alsınlar, uygulasınlar.

"SEÇİME KADAR YAPMAZLARSA..."

Hemen her konuda olduğu gibi EYT konusunda da,yarım yamalak iş yaptılar.Yeni mağdurlar meydana getirmekten çekinmediler. Mevcut kanun teklifinde;1999 yılında, yürürlüğe giren yasanın zorunlu kıldığı yaş sınırı kaldırılıyor. Ancak bu sefer de aynı yasanın artırdığı prim ödeme gün sayısı değiştirilmiyor. Oysa iktidar, yaptığı kafa karıştırıcı açıklamalarla insanlarımızı bunun tersine inandırdı.

Ve gelinen noktada, EYT’li kardeşlerimiz şimdi de prime takıldılar. Buradan, iktidara seslenmek istiyorum ; net bir şekilde bilgilendirmediğiniz için vatandaşlarımız borçlanma hakkından faydalanmak adına;arabasını sattı, kredi çekti, para yatırdı. Şimdi onlara, 'Prim ödeme gün sayınız yetmiyor'  diyorsunuz. Biz boşuna,'Devlet ciddiyet yakışır', “Devlete liyakat yakışır” demiyoruz… Seçime kadar, gerekeni yaptılar, yaptılar…Yapmazlarsa, kimse merak etmesin…14 Mayıs’tan sonra, biz geliyoruz. İYİ Parti iktidarında emeklilik sistemini, tümüyle ele alacağız. Adil, sürdürülebilir ve gerçekçi bir sistemi, tüm emekçilerimizle buluşturacağız. Emin olun, çok az kaldı.

Sayın Erdoğan, bundan tam 11 yıl önce, 2023 vizyonunu açıklamıştı. Sözde vizyon, özde atmasyon olan açıklamasını yaptığında, dolar kuru, 1 lira 75 kuruştu. Bugün nihayet, o vizyonun, gerçekleşeceği söylenen, 2023 yılına girdik… Ve dolar, 18 lira 81 kuruş… Sadece bu durum bile, aslında her şeyi anlatıyor. Geçtim vizyonu, büyük bir çapsızlığın, ibretlik eseri, tüm görkemiyle, karşımızda duruyor. Mesela; 2012’de, Sayın Erdoğan demişti ki; ‘Siyasete katılma ve siyaset yapma hakkına getirilen yasaklar, ortadan kaldırılacak.’ Ancak gelin görün ki; 2023’te, ahmaklığa, ‘ahmaklık’ demek bile, siyasi yasak sebebi oldu. Mesela, demişti ki; ‘İşsizliği, yüzde 5’e çekeceğiz.’ Ancak gelin görün ki; 2023’te, bu da yalan oldu. İş aramaktan umudunu kesenleri bile, işsiz saymayan TÜİK’in, makyajlı rakamlarına rağmen; hedefi tutturmayı geçtim, işsizliği katladılar. Mesela, demişti ki; ‘Dünyanın en büyük, 10 ekonomisi arasına gireceğiz.’ 2023’e geldiğimizde, bırakın yükselmeyi, yerimizi bile koruyamadık. 2012’de, dünyanın 17’nci ekonomisiydik; 2023’te 20’nci ekonomisi olduk. Mesela; Sayın Erdoğan demişti ki; ‘Ar-Ge harcamalarında, dünyada birinci lige çıkacağız.’ Peki, 2023’te ne oldu? Ar-Ge’de, amatör kümeye düştük… Ancak hakkını yemeyelim. Mesela; yolsuzlukta birinci lige çıktık. İsrafta, birinci lige çıktık. Hatta enflasyonda, dünya şampiyonluğuna oynuyoruz. Mesela, yine 2012’de, demişti ki; ‘Türkiye, teknoloji ihraç eden ülke olacak.’ 2023’te ise; bu fevkalade parlak arkadaşımız, herhalde, kendi vizyonunu, yanlış anlamış olacak; Türkiye, maalesef, teknoloji ihraç eden değil, teknoloji ithal eden bir ülke oldu.

"14 MAYIS’TA BEŞTEPE’DEKİ MÜDÜRÜ KOVACAĞIZ"

Ez cümle; Sayın Erdoğan’ın, yine bir seçim döneminde, 2023 vizyonu diye şişirdiği, boş vaatleri, her zamanki gibi, yine baştan sona yalan oldu. Aziz milletim bir şirket müdürü düşünün: Şirketi büyüteceğini söylesin; ama şirketi küçültsün. ‘Kâr rekoru kıracağım’ desin; ama zarar rekoru kırsın. Şirket zarar ederken, borçlanıp uçak alsın. İşleri, eşe dosta paslayıp, şirketin kasasını boşaltsın. Çalışanlara maaş ödeyemezken, lüks ofisinde, tüm gün ense yapsın. Sizce bu müdüre ne yaparlar? Kovarlar değil mi? İşte 14 Mayıs’ta, biz de, Beştepe’deki müdürü kovacağız. Yaptıklarının hesabını, milletimizle birlikte, sandıkta soracağız! Şunun şurasında, 102 gün kaldı.

Dünya Bankası verilerine göre; dünyadaki toplam ihracatın yüzde 20’si, yüksek teknolojili ürünlerde gerçekleşiyor. Bizdeyse bu oran, 2007 yılında, yüzde 2,1 iken, 2021’de, yüzde 3,3 oldu. Şimdi elbette, ‘Burada büyük başarı var’ diyecek, AK Partili, havuz yorumcuları olabilir. Ama maalesef, işin aslı pek de öyle değil. Çünkü aynı dönemde, bu oran; Romanya’da yüzde 4,4’ten yüzde 11,5’e, Polonya’da yüzde 3,8’den yüzde 9,4’e, Çekya’da ise yüzde 15,2’den yüzde 20,3’e çıkmış. Üretimlerinde, esaslı bir teknolojik dönüşüm yaşayan ülkeler, ileriye doğru bir sıçrama yaparken; AK Parti’nin, kendisine vizyoner yönetim anlayışıysa, bizi yarı yolda bırakmış. Peki bu duruma şaşırıyor muyuz? Maalesef şaşırmıyoruz. Çünkü bu sıçramayı yapabilmek için; işinin ehli, alanında uzman kadrolarla çalışmak gerekiyor. Ama biliyorsunuz ki, bizde böyle kadrolar yok. Onun yerine; Bay Kriz ve Nebati Bakan ikilisi gibi bir realite var.

Küresel piyasalarda, yüksek teknoloji ürünlerinin oluşturduğu pazar, son 20 yılda, toplam pazarın, yüzde 35’ine ulaşarak, 15 trilyon dolara yükseldi. Ülkemizde ise, yüksek teknoloji ürünlerinin, ihracattaki payı, yüzde 3 seviyesinde kaldı. Yani bu oranla; Malezya, Polonya, Meksika, Peru gibi ülkelerin bile, gerisinde kaldık. Türkiye’nin, 15 trilyon dolarlık bu devasa pazarın, dışında kalması, tamamen Bay Kriz’in eseridir. Bu pazardan, yüzde 1 pay alabilseydik bugün, dış ticaret fazlası veren, zengin, müreffeh bir Türkiye’de yaşıyorduk. İşin en acı tarafı da nedir, biliyor musunuz? Türkiye, bu pazardan önemli bir pay almak için ihtiyacı olan her şeye sahipti. Ama ne yazık ki; Bay Kriz ve iktidarının vizyonsuzluğu, Türkiye’ye, 20 yıl kaybettirdi."

Editör: Seren Bülbül