Haftalardır değil.

Aylardır değil.

Tam 4 yıldır yapılamıyordu Bal-Göç kongresi.

Sırf bu vesayet rejimi yüzünden.

Soydaş camiasının en büyük kuruluşu olan Bal-Göç’ü kendilerine babadan kalan bir miras olan görenlerin ve bu mirası asla kontrollerinin dışına çıkarmak istemeyenlerin hırsları yüzünden yıllar yılı kan kaybediyordu Bal-Göç.

10 binlere ulaşan üye sayısı bile 2 binlere düşmüştü.

Camiada birlik beraberlik kalmamıştı.

Koca Bal-Göç sıradan bir hemşehri derneğine dönmüştü.

Etkisi o kadar azalmıştı ki;
Bulgaristan seçimlerinde bile söz sahibi olamıyordu artık.

Eskiden;

İktidar ortağı olan oradaki Türk partisi HÖH bile, Bal-Göç’ün kötü organizasyonları nedeniyle sıradan bir parti konumuna düşürülmüştü.

Bayramlarda siyasilerin olmazsa olmaz ziyaret yerlerinden olan Bal-Göç’e artık kimse gelmiyordu.

Detaylarını buradan yazmayalım ama akçeli işler bile dillendirilir olmuştu Bal-Göç’te.

Hatta ve hatta;

Siyasi parti merkezlerine bile özel mektuplar gönderilip, kendilerine göre aday belirleme çalışmalarına bile rastlanıldı.

Kendi kendilerine, belediye başkan adayları bile belirlediler camiadan habersizce.

Ve dahası tarihinde hiç olmayan bir şey bile yapıldı.

Kurucu Mümin Gençoğlu’ndan oğlu Turhan Gençoğlu’na geçen Bal-Göç Başkanlığı, sanki bir aile mirası gibi bu kez de Gençoğlu’nun ablasının çocuğu Gökhan Sözüçetin’e devredildi, yönetim içinde darbe yapılarak.

Bunlar da sınırları zorlayan ve camiada tepkiye yol açan miras girişimleriydi.

Tabi;

Gençoğlu’nun da sonradan pişman olduğu büyük hataları oldu.

Sahaya;

Önce Emin Balkan’ı çıkarmaya çalıştı.

Ama baktı ki;

Balkan, Gençoğlu’nun söylediği isimleri yönetime almıyor, söz dinlemiyor, hemen dümen kırdı Gençoğlu.

Ardından;

Yöre derneği başkanı Hasan Öztürk’ü devreye soktu.

Bu işlemde de sorunlar yaşanınca bu kez de Kader Özlem’i üçüncü olarak sahaya sürdü.

Bulgaristan’a adamlar gönderildi Sofya’dan medet umuldu falan derken, köprünün altından çok sular geçti.

Bal-Göç’ü;

Israrla kontrolü altında tutmak isteyen Turhan Gençoğlu –nasıl bir hırssa bu- bir ara sağlığını bile hiçe sayarak medya medya bile dolaştı.

Düne kadar desteklediği Veli Öztürk’ü bile bir takım akçeli işlerle itham etti.

Hatta ve hatta “Bana çizmelerimi giydirmesinler” bile diyerek güya kendisinin aday olacağını ima etti.

Ama çıkmadı, çıkamadı.

Gözü yemedi.

Çünkü zamana yenildiğinden haberi yoktu.

Bal-Göç artık, babadan oğula, oradan abla çocuğuna, oradan da adamına geçecek bir dernek olmaktan çoktan çıkmıştı.

Çok oynadı, çok çabaladı Gençoğlu ama yenildi.

Büyük yenildi üstelik.

Adamları, mahkeme mahkeme dolaştı, kongreyi yaptırmamak, atanan kayyumu değiştirmek için her yolu denediler ama olmadı.

Dedik ya büyük yenildiler.

Mahkeme;
Yetkiyi, ablasının çocuğundan alıp kayyuma vermesine rağmen bile Bal-Göç’ün sosyal medya hesaplarını bile sakladılar, vermediler kayyum heyetine.

Hala da vermiş değiller.

Oradan kafalarına göre yanlı yanlı bir şeyler yazıp duruyorlar hala.

Gelelim;

Hasan Öztürk-Kader Özlem ikilisine.

Çok iyi bir başlangıçla sahaya çıkmıştı Hasan Öztürk ama vesayete boyun eğerek, boyunduruk altına girdi.

Bu sayede kazanacağını düşündü ama iplerin kendisinde olmayacağını unuttu.

Tıpkı;

Kader Özlem gibi.

Onu bile gizli gizli, Gençoğlu’nun adamı Mustafa Karlıova ile Sofya’ya yolladılar ya inanılacak gibi değildi.

Yine;

Mahkemenin kayyum kararı olmasına rağmen yüzlerce kişiye attığı “kongre eylül’de” mesajı da büyük hataydı Kader Özlem’in.

Pek çok kişinin pazar günü kongreye gelmemesine neden oldu, kendi oylarını kaybetti.

Ha bir de neydi o eşbaşkanlık işi?

HDP’nin Türkiye’ye getirdiği garip bir yönetim biçimini kopyaladılar.

Bir yerde, bir başkan olur.

Eşbaşkanlık nedir yahu?

Hatta;
Madem herkes sırayla başkan olabiliyor üçbaşkanlık, beşbaşkanlık gibi bir şey getirselerdi kongre salonuna da en azından daha çok başkan adayı ile daha çok oy alırdı listeleri.

Bir de;

Bunlar düne kadar kayyum başkanı Sabri Mutlu’nun taraflı olduğu iddiasıyla mahkeme mahkeme dolaşıyorlardı.

Mutlu’nun yerine de güya bağımsız isimler vermişlerdi mahkemeye.

E ne oldu;
Bunların listelerinde Salih Alkaya da var, hani şu mahkemeye bağımsız kayyum adayı diye sundukları.

Hani bağımsızdı bu adam, ne işi vardı ortak listelerinde?

Demek ki taraflıymış değil mi?

Demiştik ya, bunlar mahkeme başkanı’nı da böyle kandırmaya çalışmışlardı.

Aslında;
Herkes biliyordu ki, kongrede Emin Balkan aslında gizliden gizliye Turhan Gençoğlu ile yarıştı.

Kendilerine eşbaşkan diyenler sadece vitrinde görünenlerdi.

Bu durumu da;
Emin Balkan’ın salondaki şu sözleri ispat etti:

“Gururluyum” dedi “Bu konuşmayı yaparken arkamda güvendiğim, sırtımı dayadığım ne bir gerçek ne de bir tüzel kişi var…”

Adeta;

Eşbaşkanlar Hasan Öztürk ile Kader Özlem’e yönelik mermi gibi sözlerdi bunlar.

Eminiz ki;

Hasan Öztürk, yola çıktığı gibi hiç sağa sola sapmadan devam etseydi bugün başarılı olurdu.

Keşke turşu fabrikasını bu kadar çok arşınlamasaydı.
Ama boyunduruk altına girmeyi tercih etti.

Bir de bunları, kendi yancılarının hırsı yaktı.

Bal-Göç’e yönetici olmak için gözlerini karartan bir takım kişilerin ihtirasları, camiada tepkiyle karşılandı.

Bazen burunlarının önünü bile göremediler.

Kendi imzasını karar defterinden gizlice karalamaya çalışırken yakalanan o kadın gibi bazı yancılarına camiadan o kadar tepki vardı ki anlayamadılar bunu.

Ve;
Truman zihniyetiyle yola çıkan statükonun desteklediği Kader Özlem ve Hasan Öztürk işte bu yüzden yenildiler, açık fark yediler.

İki kişi birden 523 oy alırken, Emin Balkan tek başına bağımsız olarak 623 oy almayı böyle başardı işte.

Zamanı okuyamadılar.

Hiçbir şey eskisi değil.

İşte bitiverdi Truman zihniyeti.

Zaten bitmişti de tescillenmiş oldu soydaş camiasınca.

Emin Balkan ise;
Sadece Bulgaristan değil Balkan ülkeleri karması yaparak müthiş bir liste sundu camiaya.

Diğerleri ise yöre dernekleriyle bu işi bitirebileceklerini, Bal-Göç’ün sadece Bulgaristan’dan ibaret olduğunu sandılar.

Ama büyük yanıldılar.

Bir de Emin Balkan iyi bir şey daha yaptı.

Siyaseten bir yerlere gelebilmek için yanıp tutuşan, yönetim kurulu üyeliği için her yolu deneyen şu her şeyi bilen doktor bozuntusu “kelaynak”ı da yönetime almayarak tepkileri uzaklaştırmış oldu.

Ve;
Bal-Göç’te yılların vesayeti işte böyle kaldırıldı.

Kayyum başkanı Sabri Mutlu da muazzam bir kongre yönetti.

Hayırlı uğurlu olsun göçmen camiasına.

Sonuç olarak;
Tevazu göstermeyelim, bu işi başından beri ta göbeğinden takip ettik.

Yaşananları olduğu gibi aktardık.

Sonuçta, söylediklerimizin ne kadar doğru olduğu bir kez daha tescillendi.

Vesayet rejiminin son bulması, göçmen camiasına hayırlı olsun.

Editör: Seren Bülbül