Maalesef;

Sanatçısından sporcusuna, bilim insanına değin bu ülkeye mal olmuş isimleri, sağlığında yeterince onore etmeyi pek beceremiyoruz.

Dün;
Aramızdan ayrılışının 5. yıldönümü olan Naim Süleymanoğlu da böyle bir değerdi.

Hem hemşerimizdi.

Hem de yakından tanıdığımız bir kişiydi.

Şampiyonlar şampiyonu olmasının ötesinde de çok iyi bir insan, çok iyi bir vatanseverdi.

Yaşı 40’ın üzerinde olanlar hatırlayacaktır.

Bir dönem;
Bulgaristan’ın Türk kökenlilere uyguladığı asimilasyon politikası, on binlerce aileyi parçalamıştı.

Süleymanoğlu da;

Gencecik bir halter sporcusu iken, insanlık tarihinde nefrete anılan Bulgar Devlet Başkanı Todor Jivkov’un bu zulmünden rahatsızdı.

Sırtında Bulgar forması taşıyordu.

1986 yılında kendince bir fırsat yakaladı.

O sene;

Avustralya’da düzenlenen Dünya Halter Şampiyonası’na Bulgaristan Milli Takımı sporcusu olarak katıldığında kamptan kaçtı ve Türkiye Büyükelçiliği’ne sığındı.

Türkiye’ye ilticası ise hiç kolay olmadı.

Önce;

İngiltere’ye götürüldü.

Tüm Dünya’nın gözü ondaydı.

Bulgaristan da Türkiye de alarmdaydı.

Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın talimatıyla Türk Dış İşleri ve MİT devredeydi.

Nitekim;
Çok gizli bir operasyonla Başbakanlık’a ait ATA uçağıyla Türkiye’ye getirildi Süleymanoğlu.

Bu durum Bulgarları çok kızdırdı.

Ve;
Süleymanoğlu’nun artık Türkiye adına yarışmasına izin vermedi.

Özal yine devreye girdi ve örtülü ödenekten Bulgaristan’a yapılan yaklaşık 1 milyon liralık bir harcama ile sorun çözüldü.

Sonrası malum.

Şampiyonluklar art arda gelmeye başladı.

Türkiye;

İlk kez güreş branşı dışında bir başka spor branşında halterde altın madalyalar ile tanışmaya başladı.

Dünya artık Süleymanoğlu’nu tanıyordu.

Vücut ağırlığının 3 katını birden kaldıran halterci olarak adını tarihe yazdırdı.

Olimpiyat ve Dünya Şampiyonlukları, Süleymanoğlu’nu halter dalında artık 1 numaraya taşımıştı.

Bu durum yabancıların hoşuna hiç gitmiyordu.

Hele hele;

Uluslararası Halter Federasyonu’nun (IWF) gözünden kaçmıyordu.

Şampiyon olan neden hep bir Türk’tü?

Dert buydu bu kez.

Hemen yönetmeliği değiştirdiler.

Halter sıkletlerinde Süleymanoğlu’nun altın madalyalar aldığı 60 kilo kategorisini kaldırıp yeni sıkletler belirlediler.

Bu bile;

O’nun ne denli büyük bir sporcu olduğunun göstergesiydi.

Dünya’nın efendileri oturmuş, Süleymanoğlu aleyhinde yeni düzenlemeler yapıp duruyordu.

Buna rağmen;

O küçük dev adam, 3 olimpiyat madalyası, 7 dünya şampiyonluğu kazandı ve tam 46 kez de dünya rekoru kırdı.

Tarihler;

2000’li yılların başıydı.

Şampiyonda karaciğer yetmezliği baş gösterdi.

Yakın bir arkadaşı, hiç düşünmeden organ bağışında bulundu.

Ameliyatı iyi geçmiş, sağlığı düzeliyordu.

Ne var ki;

Bir süre sonra beyin damarlarındaki genişlemeye bağlı olarak beyin kanaması geçirdi.

Bunu da atlatıyordu ki, dünyayı kaldıran o vücudu iyice yorgun düştü.

Son zamanlarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da yanında olup moral desteği veriyordu.

Ve;

Tarihler 18 Kasım 2017’yi gösterdiğinde, tedavi gördüğü hastanede 50 yaşında yaşamını yitirdi.

O büyük adamı;

Bu topraklarda Başbakan Turgut Özal karşılamıştı.

Son yolculuğuna da yine bir başka Başbakan Binali Yıldırım uğurladı O’nu.

Allan rahmet eylesin.

Yakından tanıdığımız bir insandı.

Türk insanına yaşattığı gururlar bile O’nun her zaman hatırlanmasını sağlayacak.

Bulgar mezaliminin sona erdiren isim olarak da her zaman Türk insanının gönlünde yatacak.

Süleymanoğlu;

Bugün İstanbul Edirnekapı Mezarlığı’nda dualarla anıldı.

Emin Balkan başkanlığındaki Bal-Göç de dün Bursa’dan pek çok insanı otobüslerle bu törene götürdü.

Naim Süleymanoğlu’nun adı Bursa’da da yaşıyor.

Başkan Oktay Yılmaz’ın çabalarıyla Yıldırım Belediyesi, Naim Süleymanoğlu’nun adını verdiği Türkiye’nin en büyük spor kompleksini kazandırdı Bursa’ya.
Yine;
Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır’ın gayretleriyle ilçede, içinde pek çok alanın bulunduğu Naim Süleymanoğlu Parkı kazandırıldı kente.

Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de kente Naim Süleymanoğlu Kültür Evi’ni kazandıran bir başka isim oldu.

O her zaman kalbimizde yaşayacak.

O küçük dev adam, bilerek çok şeyler yaptı.

Bulgaristan’daki Türkleri kurtarmakla yetinmeyip, ay yıldız bayrağı defalarca göndere çektirip Dünya’ya İstiklal Marşı’mızı ezberletti.

ABD hükümetinin önüne serdiği milyon dolarları ve vatandaşlık hakkını hiç düşünmeden elinin tersiyle itti.

‘Ben Türküm, Türk öleceğim. Formam satılık değil” dedi.

O’na minnettarız.

Biz de, bu küçük dev adamı, ölümünün 5. yılında saygı ve özlemle anıyoruz.

Editör: Seren Bülbül