Görüntüler ilginç.

Bir o kadar da ürkütücü.

Keza;

Türkiye, yeni bir göç dalgası yaşıyor ki, geleceğin ne olacağı bilinmiyor.

Hele ki;
Suriye’de iç savaş bitmesine ve de Suriye yönetiminin eve dönüş çağrısına rağmen milyonlarca sığınmacı Türkiye’den gitmiyorken.

Ve daha da ilginci;

Türkiye’deki sığınmacı kamplarında artık Suriyeliler’in sadece yüzde 1.7’si kalıyor.

Yani artık herkes şehirlerde kalıcı olarak yaşamaya başladı.

Henüz kimse;

Geçici sığınmacı statüsünde görünen ama yerleşik düzene çoktan geçen Türkiye’deki Suriyeliler’in ne olacağını bilmiyor.

Bu da akıllarda soru işaretleri yaratıyor.

Kültürel ve sosyolojik hiçbir bağımızın bulunmadığı sığınmacıların davranışları da, yaşam şekilleri de hiçbir şekilde Türk yaşam şekillerine uymuyor.

Mesela;
Bursa’da bunun en iyi örneği, halk arasında “Şam mahallesi” olarak nitelendirilen Çarşamba Pazarı.

Arapça tabelalarla dolu tipik bir getto.

Mülteci sıfatının verdiği haklarla, Suriye’de yaşar gibi yaşıyorlar.

Bu yaşam biçiminin en olumsuz örnekleri de sahillerde görülüyor.

Yıllar önce bu uyarılar çok yapıldı.

Türkiye’nin sosyolojik ve demografik yapısının değişeceği ve bunun çok tehlikeli olacağı çok dillendirildi.

Fonlanan bir takım sözde gazeteci, akademisyen ve dernekler de çıkarları doğrultusunda, bu uyarıları yapan tüm vatanseverleri faşistlikle suçladılar.

Gelinen noktada ise uyarı yapanların haklılığı ortaya çıktı.

10 yıla yakın bir zaman geçmesine karşın Suriye’ye kesin dönüşün olmadığı gibi olmayacağı algısı da iyice yerleşti.

Durum bu haldeyken;
Şimdi de binlerce kilometre öteden Afgan göçü sürüyor Türkiye’ye.

Malum;

ABD ile Taliban arasında sağlanan mutabakat sonrasında, Taliban güçleri ülkede hakimiyeti ele geçirdi.

Böyle olunca da Taliban karşıtları hayatlarından endişe etmeye ve ülkeden kaçmaya başladı.

Taliban’dan kaçanların bir kısmı Pakistan’a, bir kısmı da İran’a gidiyor ama İran uyguladığı devlet politikası ile ülkesindeki Afganlılar’ı direkt olarak Türkiye’ye yönlendiriyor.

Ve her gün;
Yüzlerce genç erkek Taliban, Doğu’dan Türkiye’ye elini kolunu sallaya sallaya giriyor.

Sosyal medyada sıkça döndüğü gibi, “Türkiye’de HES kodu olmadan AVM’lere bile girilemiyor ama bu adamlar 4000 km öteden rahatça Türkiye’ye giriyorlar.”

Tehlike büyük.

Yine benzer uyarılar yapılıyor ama nafile.

MHP Bursa Milletvekili, TBMM Milli Savunma ile Güvenlik ve İstihbarat Komisyonları üyesi Hidayet Vahapoğlu’nun tespitleri de aynı.

Afganlılar’ın Türkiye’ye yönlendirilmesinde PKK’nın İran ayağının bulunduğunu düşünen Vahapoğlu’na göre İran ve PKK, bir taşla birkaç kuş birden vuruyor.

Dahası;

Bu yolla Türkiye’nin demografik yapısı bozulmakla kalmıyor, ekonomik yük de yüklenerek kamu düzeni bozuluyor.

Bu yönde Vahapoğlu’nun ülke yönetimine bir uyarısı var.

Düzensiz göç ile gelen sığınmacı sayısının nüfusumuzun yüzde 8’ini aştığını söyleyen Vahapoğlu, Türkiye’ye yönelik yaşanabilecek yeni göç dalgası ihtimalinin mutlaka değerlendirilmesi gerektiği düşüncesinde.

Vahapoğlu endişelerinde son derece haklı.

Okur yazar oranının yok denecek kadar düşük olduğu bu yeni göç dalgasında sadece genç erkeklerin bulunması, kadın ve çocukların olmayışı da dikkat çekici.

Bunların bir kaydı kuydu da yok.

Sınırdan rahatlıkla girip büyük şehirlere dağılıyorlar.

Türkiye, tarihinde hiç bu kadar mülteci göçü yaşamamış ve demografik yapı bu kadar tehlikeye girmemiş, genel bütçeden de bu kadar harcama hiç yapılmamıştı.

Şimdi;
Suriyeli mülteci sorununu çözememişken, bir de Afganlı göçüyle karşı karşıya olmamız ister istemez, MHP Bursa Milletvekili Vahapoğlu gibi pek çok kişiyi Türkiye’nin geleceği için kaygılandırıyor.