Konuyu bilirsiniz.

Biraz ayrıntı verelim sadece.

Dönemin Cumhurbaşkanı;

Cemal Gürsel’in talimatıyla Türkiye’nin ilk yerli otomobili “Devrim” üretilecekti 60 darbesinden sonra.

Bu otomobil;

Eskişehir Demiryolu Fabrikası’nda Türk mühendislerce sadece 129 günde üretildi.

Dönemin;

Şartları içinde çok sıkı çalışıldı.

İkisi krem, diğer ikisi de siyah renkli dört otomobil yapıldı bu sürede.

Bu dört otomobil de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için Ankara’ya gönderildi.

Zaman öyle değerliydi ki…

Bu dört otomobilin cilası bile Ankara treninde yapıldı.

Tren lokomotifi;
Kömürle çalıştığı için bacasından çıkabilecek bir kıvılcımın yaratabileceği yangın tehdidiyle otomobillere çok az benzin konuldu.

Motor performansını artırmak için yüksek oktanlı benzin gerekiyordu aslında.

Bu benzin de o zamanlar sadece Ankara’da bulunuyordu.

O gün…

Yani 29 Ekim günü TBMM önünde Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, yakıt ikmali yapılmadan siyah otomobillerden birine bindi.

Ama…

100 metre sonra araç durdu.

Sonra ondan indi;

Hemen arkasından gelen ve benzini olan krem renkli bir başka Devrim’e bindi.

Onunla da Anıtkabir’e gitti büyük bir gururla.

Ata’sının huzurunda çok gururluydu Cemal Paşa.

Törenler kusursuz gerçekleşti.

Fakat sonrasında devreye gizli bir el girdi.

Özellikle de;
Dönemin medyasına.

Yani gazetelere!

Gazeteler, ertesi gün “Devrim 100 metre gitti ve durdu” manşetleriyle çıktı.

Sonrasında ise bu otomobiller alay konusu oldu/olduruldu.

“Devrim”;

Üretim prototipi olduğu ve üretim sürecinin belgelenememesi nedeniyle seri üretime geçmedi, geçemedi.

Çok yüksek yatırım gerekiyordu bunun için.

Bir başka neden de;

1961 yılında Türkiye’de otomobil talebinin sınırlı olmasıydı.

Dahası;

Amerikan arabaları, çok daha ucuza bulunabiliyordu.

Bir de “Amerikan arabası”ydı gelenler, kalitesi tartışılmazdı.

Sürekli reklamları vardı Türk halkına.

Gazetelere iyi reklam paraları veriliyordu.

Bunun üzerine;
Bir de dönemin gazetelerince, yönlendirmeler yapılınca “Devrim” projesi, bir daha açılmamak üzere rafa kalktı.

İşte…

1961 yılının ardından tam 61 yıl geçti.

Türkiye;

Yeni yerli otomobili TOGG’u neredeyse banttan indirmek üzere.

Planlamaya göre;
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla ilk otomobil, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda asfalta inecek.

Kuşku yok ki büyük bir gurur.

Gerçi;
Dünya otomotiv endüstrisine göre bu işte çok geri kaldık ama en azından tam elektrikli otomobil üreterek çağı yakalamış olacağız TOGG’la.

Keza;
Yeni dönem artık elektrikli olacak.

Fakat bir noktada kafamızı karıştıran şeyler var.

Mesela;
TOGG’un fabrikası sanki Bursa’da değil gibi davranılıyor.

Gösterim plakası bile 16 yerine 34 olarak gösteriliyor.

Dahası;

Vitrine çıkarılan TOGG, Bursa yerine yine İstanbul’da bir AVM’de sergileniyor.

d

Ne olurdu yani bir hafta da doğum yeri olan Bursa’da sergilenseydi?

Sanki Bursa ile hiçbir ilgisi yokmuş gibi hareket ediliyor TOGG’un.

Öyle ki;

Fabrika ziyaretlerine Bursa basını bile davet edilmiyor.

Geçenlerde bir meslektaşımız söyledi.

TOGG, neden Bursaspor’a göğüs reklamı sponsoru olmaz ki” diye.

Çok güzel olurdu.

Hem de;
Koca şehrin ortak değeri Bursaspor’un şu andaki mali kriz döneminde.

Ama mümkün değil.

TOGG yönetiminin, bırakın Bursaspor’u, Bursa basınını, sınırlarında üretim yaptığı Bursa’yla bile bir ilgileri yok.

Oysa Bursa otomobil kentidir.

Fanları vardır bazı modellerin.

TOFAŞ ve Renault kaynayan bu kentte, Bursa halkı bu dev projeye işin başında küstürülürse hiç de iyi olmaz.

Ama gördüğümüz kadarıyla TOGG yönetiminin de umurunda değil bu durum

Editör: Harun Kot