BAOB ortak salonda gerçekleştirilen basın açıklamasına; TMMOB Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Dr. Fevzi Çakmak, Bursa Baro Başkanı Metin Öztosun, DOĞADER Üyesi Murat Demir ve Bursa Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyon Üyesi Erol Çiçek katıldı.

Cargill davaları sürecinde yeni bir aşamaya gelindiği belirtilen açıklamada, dava konusu edilen Cargill'e ait 3 adet ruhsatın, hukuki dayanağı kalmadığı gerekçesiyle iptal edildiği ve mevcut tesislerin de hiçbir hukuki dayanağının kalmadığı ifade edildi.

Bursa Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyon Üyesi Erol Çiçek tarafından okunan ortak basın açıklamasının tamamı şöyle:

“1997 yılında başlayan ve 26 yıldır devam Cargill davaları süreci yeni bir aşamaya geldi. 1/25.000 ölçekli İznik Gölü Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının iptali üzerine, dava konusu edilen Cargill'e ait 3 adet ruhsat, hukuki dayanağı kalmadığı gerekçesiyle iptal edilmiştir. Bu durumda mevcut tesislerin de hiçbir hukuki dayanağı kalmamıştır.

Bursa Valiliği ve Orhangazi Belediyesi'nden verilen yapı kullanım, çalışma izin ve ruhsatlarının iptaliyle hukuki dayanağı kalmayan tesisin mühürlenerek çalışmasının durdurulması ve yıkılması talep edilmiştir.

AİHM Cargill kararında, sürecin tamamının hukuka aykırı olduğunu, yargı kararlarının uygulanmadığını, bunun da hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu tespitini yapmıştır. Bu karar sonrası Cargill süreci Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından “yoğunlaştırılmış izleme”ye alınmıştır. Uzun dönemde Türkiye’nin kararları uygulamamakta ısrarcı olduğu kanaatine varılırsa, meselenin bir “ihlal” prosedürü altında tekrar AİHM önüne getirilmesi mümkün olabilecektir.

Küresel ısınma, biyoçeşitlilk kaybı, toprak ve su kirliliği ile su kıtlığı, gıda güvenliğimizi de tehdit ederken, DSİ verilerine göre Cargill, yılda 1.458.000 ton (m3) su kullanmaktadır. Bu suyu 120 ila 155 metre derinlikli kuyularla, stratejik yeraltı sularından çekmektedir.

Dünyanın ve ülkemizin küresel iklim krizini yaşadığı ve krizin daha da şiddetlenmesinin beklendiği, ülke genelinde su krizinin yaşandığı bir dönemde, stratejik yeraltı su kaynaklarımız üstelik bedavaya bu çok uluslu şirketin sömürüsüne teslim edilemez.

On yıllardır süren böyle bir süreçten sonra bile, Türk Milleti’nin egemenliğinin bir kısmını kullanan yargı kararlarını yıllardır uygulamayarak; Anayasayı ve Türk Milleti'nin egemenlik yetkisini ihlal eden kişiler ve kamu kurumlarını, bir kez daha hukuka ve insan haklarına saygılı davranmaya çağırıyoruz. Takdir yüce Türk Milleti'nin ve onun egemenlik hakkının bir kısmını kullanan Türk Yargısı’nındır.”