17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin yıl dönümü nedeniyle İMO Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem’in İMO Bursa Şube Yönetim Kurulu adına gerçekleştirdiği basın açıklaması şöyle:
“17 Ağustos Gölcük Depreminin üzerinden 26 yıl, 6 Şubat Kahramanmaraş Depremlerinin üzerinden 2,5 yıl geçti. Üzerinden Dünyanın en aktif 2’nci fay hattı geçen ülkemizde çok sık depremlerle karşılaşıyoruz ve bu nedenle maalesef can ve mal kayıpları ile karşı karşıya kalıyoruz. Başta 17 Ağustos ve 6 Şubat depremleri olmak üzere yaşadığımız felaketlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz.
26 Yıla Rağmen Hala Olması Gereken Noktada Değiliz!
Ülke tarihimizin yaşadığı en büyük felaketlerden olan 17 Ağustos Gölcük Depreminin üzerinden tam 26 yıl geçti. 7,4 büyüklüğündeki deprem Marmara Bölgesi başta olmak üzere tüm Türkiye’yi derinden etkilemiştir. Sadece can ve mal kayıpları itibariyle değil, depremin ekonomik sonuçları da ağır olmuştur.
Bu yıkıcı afetin ardından, kamuoyunda deprem yoğun bir şekilde tartışılmış, depremlere yaklaşımın sadece arama kurtarma faaliyetleri ile sınırlandırılamayacağı, depreme hazırlık çalışmalarının her yönüyle değerlendirilip kalıcı çözümler gerektiği sonucuna varılmıştır. Akabinde birçok kamu kurumu, üniversiteler ve meslek odalarınca depreme yönelik, güvenli ve sağlıklı kentleşme konularında bilimsel-teknik çalışmalar yapılmış, raporlar hazırlanmış, eylem planları oluşturulmuştur. Ne var ki tüm bu çalışmalara rağmen yaşadığımız süreçte hala daha depreme hazır olmadığımızı 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde görmüş olduk. Henüz geçtiğimiz hafta sonu Balıkesir Sındırgı merkezli 6,1 şiddetindeki depremde de onlarca binamız yıkıldı, can kaybımız oldu.
Yıllardan beri başta Odamız olmak üzere deprem gerçeğinin unutulmaması, gerekli tedbirlerin alınması için bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini ısrarla hatırlatmaya, kamuoyunda farkındalık oluşturmaya çalışıyor, yetkili kurumları ise harekete geçmeye çağırmaya ısrarla devam ediyoruz.
Görüldüğü gibi, bizler her 17 Ağustos’ta ülkemizin yapı stoku, yapı üretim ve denetim süreci başta olmak üzere depreme hazırlık konusundaki uyarılarımızı ne kadar vurgulasak da alınmayan tedbirler, görmezden gelinen deprem gerçeği sonucu can ve mal kayıpları yaşanmaya devam etmektedir. Orta ölçekli sayılabilecek depremlerde bile can kayıplarının ve bina hasarlarının bu kadar büyük olması adeta 6 Şubat Depremleri öncesi bir uyarı niteliği taşımıştır. Ancak ne yazık ki bu uyarıların da dikkate alınmaması, afet yönetiminin yeterli nitelikte yapılamaması, kentsel dönüşüm uygulamalarının deprem gerçeğinden ziyade ekonomik kaygılarla yapılmış olması 6 Şubat 2023 depremlerinde acı sonuçları ortaya koymuştur.
Yapı Stoğu Envanteri Acilen Çıkarılmalı!
Depreme hazırlık çalışmalarının başında gelmesi gereken konu yapı stoğu envanterinin durumudur. Yaşanacak olası depremlere karşı şehirlerimizi dirençli hale getirebilmek açısından ilk yapmamız gereken çalışma yapı stoğu envanterini tespit etmek ve buna göre kentsel dönüşüm çalışmalarına yön vermektir. Binalarının durumunu somut verilerle ortaya koymadan ne yaparsak yapalım kentsel dönüşüm çalışmalarının sağlıklı bir şekilde sonuçlanması mümkün değildir.
Çare Şehirlerimizde Bütüncül Kentsel Dönüşümdür
Şehrimiz için de durum pek farklı değildir. Bursa hem doğumlara bağlı nüfus artışı hem de göçlerle büyümeye devam etmektedir. 2023 yılı TÜİK verilerine göre 95.935 kişi ile Bursa en fazla göç alan 5’inci şehir olmuştur. Gelen göçün barınma ihtiyacı doğru yönetilememiş, bu ihtiyacın karşılanması açısından kaçak ve mühendislik hizmeti almadan yapılan yapılar ve hatta mahalleler oluşmuştur. Elimizdeki yapı stoğunun durumunu tahmin edebilsek de gerçek veriler elimizde yoktur. Bu sebeple ilk yapılacak iş mevcut yapı stoğunun tüm Bursa’da tespiti ve kentsel dönüşümde öncelikli bölgelerin belirlenmesinde kullanılmasıdır. Bu çerçevede Yapı Stoğu Envanteri çıkarıldıktan sonra tüm Bursa için bir Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi çıkarılarak acilen Kentsel Dönüşüm Kriterleri tüm kentimiz için aynı olacak şekilde belirlenip 1.Derece Riskli Bölgelerden başlayarak uygulama sürecine geçilmelidir. Kentsel dönüşüm parsel bazlı değil mahalle bazlı, bütüncül bir yaklaşımla yapılmalı, süreç Büyükşehir Belediyemiz önderliğinde, şeffaf bir şekilde, Meslek Odalarının, Kamu Kurumlarının içinde olduğu, ortak akılla yapım yöntemi belirlenerek bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu süreç yaşanırken halkımız riskin büyüklüğü konusunda ikna edilmeli, eğitilmeli ve kentsel dönüşüme katkı koymaya hazır hale getirilmelidir. Yapı sahiplerinin kentsel dönüşümle ilgili olumsuz algısı, bu süreçten ekonomik kazanım elde etmeyecek odalar ve sivil toplum kuruluşları ile yapılacak etkinliklerle kırılmalıdır.
Bina Muayene Sistemi Mühendislerimizi Koruyacaktır
Bununla beraber mevcut yapı stoğunun sağlıklı bir şekilde devamlılığı açısından Bina Muayene Sistemi getirilmelidir. Doğru projelendirilmiş, doğru uygulanmış, doğru denetlenmiş bir yapı, kullanma izni alındıktan sonra taşıyıcı sistemine yapılacak müdahalelerle zarar görebilir. Bunun önüne geçmek adına her bina 5 yılda bir muayeneye girmeli taşıyıcı sistemine müdahale olup olmadığını kontrol ettirmelidir. 3458 sayılı 17/6/1938 tarihli Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun gereğinde projelendirdiği veya şantiye şefliğini yaptığı yapıdan ömür boyu sorumlu olan meslektaşlarımız, kendilerinden sonra yapılan müdahalelere hakim olamamakta ve sorumluluğu devam etmektedir. Kendinden sonra yapılan müdahaleler sebebiyle binanın göçmesi halinde meslektaşlarımızın cezalandırılıyor olması kabul edilebilir değildir. Bu sebeple muayene sistemi şarttır.
Yapı Denetimi Sistemi Gelişmelidir
Yapı denetim sisteminde yapılan düzenlemelerle; 1 Ocak 2019 tarihi itibariyle yapı denetiminde "e-dağıtım" sistemine geçilerek, hangi yapıda, hangi yapı denetim kuruluşunun görev alacağının elektronik ortamda bakanlık tarafından belirleneceği bir değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle, yapı denetim kuruluşunun müteahhit ile olan ilişkisinin kesilmesi doğrultusunda kısmen olumlu bir gelişme sağlamıştır. Ne var ki denetimin bağımsızlaştırılarak yapı kalitesinin artırılmasını amaçlayan düzenleme yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Özellikle bu düzenlemeden sonra şantiye sahalarında yapı denetimi görevini icra eden mühendislere yönelik şiddet olayları artmış, sözlü ve fiziki şiddet olayları tırmanışa geçmiştir.
Meslektaşlarımızın görevlerini doğru ve sağlıklı bir şekilde yerine getirmesinin engellenmesi ve şantiyelerde şiddete uğramasına karşı önlem alınması gerekmektedir. Meslektaşlarımızın şantiye sahalarında verdiği hizmet kamusal niteliktedir. Şantiyelerde denetim ve yönetim görevini yürüten meslektaşlarımız kamu görevlisi niteliğinde sayılmalı, can güvenliklerinin sağlanması da bizzat kamu gücünün sorumluluğunda olmalıdır.
2001 yılında çıkarılan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunla denetim hizmeti almış binalarda göçme oranının yüzde 3 seviyelerine kadar gerilemiş olduğu göz önünde bulundurulduğunda yapı denetimin önemi ortaya çıkmaktadır. Uygulamada yaşanan aksaklıklar giderildiği takdirde can kayıplarının önlendiği, bina göçme oranının neredeyse sıfırlandığı ve böylelikle dirençli binaların oluşacağı aşikardır. Konu ilgili kuruluşların yapacağı çalıştaylarla ortaya konmalı ve yapı denetim sistemi geliştirilmelidir.
Yetkin Mühendislik ve Belgelendirme
İnşaat Mühendisliği, içinde birçok alt disiplini barındıran, lisans eğitimi sonrasında da meslek içi eğitim ve uygulama tecrübesi gerektiren bir meslek alanıdır. Oysa bugün 4 yıllık mühendislik lisans programını tamamlayan bir mühendis neredeyse sınırsız imza yetkisiyle sektörde faaliyet yürütebilmektedir.
İnşaat mühendisliğinin ilgi alanına giren konularda halkın can ve mal güvenliğinin korunması, yapı üretim süreçlerinin denetlenebilmesi, ülke kaynakların etkin ve verimli kullanılabilmesi amacıyla, dünyada çeşitli biçimlerde örnekleri bulunan “Yetkin Mühendislik” sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Bunun uygulanmasını sağlayabilecek kurum ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 6235 sayılı kanun ile görevlendirilmiş ve yetkilendirilmiş meslek kuruluşlarıdır. İnşaat mühendisliği meslek uygulamaları ve inşaat mühendislerinin yetkinlik/yeterlilik belgelendirmesinin İnşaat Mühendisleri Odası’nın yetkisi dışında gerçekleşmesi hukuken ve mantıken yanlıştır.
“Farkında ol, İnşaat Mühendisi ile deprem öncesi tanış ve hazırlıklı ol!”
Doğru etüt ve proje, doğru uygulama, doğru denetim için İnşaat Mühendisi demeye devam Edeceğiz…
Marmara Depreminin üzerinden geçen 26 yılda alınmayan tedbirlerin bedelini son olarak yaşadığımız 6 Şubat depremlerinde acı bir şekilde ödedik. Aradan geçen bunca zamandan sonra 6 Şubat depremlerinin hemen ardından benzer konular tekrar tartışıldı, kentlerimizin afetlere karşı hazırlıksızlığı tüm çevrelerce açık bir şekilde görüldü. Bugüne kadar alınmamış tedbirlerin 6 Şubat depremlerinde ortaya çıkardığı yıkım, birçok canımızı yitirmemize, ülkece ciddi ekonomik sonuçlara katlanmamıza ve birçok sosyolojik sıkıntıya sebep olmuştur. Ancak ne yazık ki bu son felaket de şimdiden gündemden çıkmış görünmektedir. Oysa önlem almak için kaybedilecek tek bir günümüz bile yoktur.”
Bu Yılda Deprem Farkındalık Standını Açarak Vatandaşlarımızı Bilinçlendiriyoruz
Şube Yönetim Kurulu Başkanı Erdem, vatandaşın farkındalığını arttırmak için her yıl olduğu gibi bu yılda stand açacaklarını belirterek, “Bizler de İMO Bursa Şubesi olarak depremi halkımıza tekrar anlatmak amacıyla 17 Ağustos Pazar günü Korupark AVM’de Deprem Farkındalık standımızı açıyoruz. Bir diğer çalışmamız da Yalova Temsilciliğimizin Yalova Belediyesi ile yapacağı 17 Ağustos Depremi Anma Konferansı olacaktır. Bu yolla halkımızı depreme karşı bilinçlendirme çalışması yürüteceğiz. Unutulmamalıdır ki deprem hazırlık topyekûn bir kararlılık ve mücadele ile sağlanabilir.
Depremin 26. yılında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz.
Odamızın
• Yapı Stokunun Tespiti
• Yapı üretimi
• Yapı Denetimi
• Kentsel Dönüşüm ve
• Mühendislik Hizmetlerinin Belgelendirilmesi
konuları başta olmak üzere bugüne kadar yaptığı açıklamalarda, kurumlara ilettiği raporlarda ifade edilen çözüm önerilerinin bir an önce hayata geçirilmesi ve meslek odalarının bu sürece dahil edilmesi gerektiğini bir kez daha önemle vurguluyoruz” dedi.