Artık neredeyse;
Bal-Göç’ü babalarından kendilerine miras gibi görenlerin Bal-Göç’ü temelli kapattırmak için çalıştıklarını düşünmeye başladık.

Çünkü yaptıklarını anlamak hiçbir mantığa sığmıyor artık.

Biliyorsunuz;

9. Sulh Hukuk Mahkemesi, Bal-Göç’te yaşanan alavere dalaverelere ve koltuklarına yapışmış insanların yaptıklarına, bayramdan hemen önce bir “dur” demiş ve Bal-Göç’e kayyum atamıştı.

Yani;

Bal-Göç içinde Genel Başkan Veli Öztürk’e darbe yaparak kendisini başkan ilan eden Turhan Gençoğlu’nun ablasının çocuğu Gökhan Sözüçetin’in yetkisini elinden almıştı.

Dolayısıyla;

Bal-Göç’ün yetkisini, kayyum olarak atadığı herkesin sevip saydığı bir isim olan Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Başkanı Sabri Mutlu’ya vermişti.

İlginçtir;

Kayyum Sabri Mutlu, Bal-Göç’ü bir an önce kongreye götürmek için yoğun çaba sarfederken, Turhan Gençoğlu ve yeğeni Gökhan Sözüçetin bu karara da itiraz ettiler.

Bir süre önce, kayyum atamasına itiraz ettiler.

Yani istinaf’a gittiler.

Ve;
Bu kez de kayyum heyetinin değiştirilmesini talep ettiler.

İsimleri de kendilerine göre bildirdiler mahkemeye.

Kimleri bildirdiler biliyor musunuz?

İlhan Parseker, Ali Osman Cesur ve Salih Alkaya.

Kim bunlar peki?

Biri;

Turhan Gençoğlu’nun yakın arkadaşı İlhan Parseker.

Diğeri;

Yine Gençoğlu’nun yanındaki başkan adaylarından Hasan Öztürk’ün “kankası” Salih Alkaya.

Hani şu;

Bal-Göç’te yaşanan tartışmada kongre için imza atarken “bu ülkede yaşamak istemiyorum” diyen ve kimliğinin arkasındaki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin resmini göstererek “Bu kimliği de tanımak istemiyorum” deyip alenen Türkiye Cumhuriyeti’ni karalayan kişi.

Diğeri de;

Camida yine Gençoğlu’na yakınlığı ile bilinen Ali Osman Cesur.

Bakar mısınız verdikleri isimlere?

Hem;

Mahkemenin atadığı kayyum Sabri Mutlu’ya “taraf” diye itiraz ediyorlar, hem de kendi yakınlarını güya “tarafsız” diye sunuyorlar mahkemeye.

Akıllarınca Mahkeme Başkanı’nı da kandırmaya çalışıyorlar.

Bunlar böyle işte.

Artık gözlerini hırs bürümüş bunların.

Peki Mahkeme Başkanı ne karar verdi bunların bu itirazlarına.

Kocaman bir şamar!

Bugün verilen kararda;

Kayyum olarak atanan bir Konfederasyon Başkanı, bir kurucu üye ve bir eski Genel Sekreter’in kayyum olarak atanması kararımızda usule ve yasaya aykırı bir durum görülmemiştir” denilerek kayyumların şahsına yapılan itirazların da reddine karar verildi.

Böylece;
Bugün mahkemeden bir gol daha yedi bu Bal-Göç’ün babalarından ve dedelerinden kendilerine miras kaldığını zannedenler.

Mahkeme;

Bir nevi “yeter artık” dedi bunlara.

Gençoğlu’nun avukatlarından eski CHP’li, yeni DEVA’lı Zeki Kahraman da yine başarısız oldu.

Ne yapsa elinde kalıyor.

Şimdi bunların hiç tutunacak dalı kalmadı.

Ellerindeki son itiraz da para etmedi.

Ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.

O nedenle;

Mahkeme kararıyla kayyum heyetine devretmek zorunda kaldıkları karar defterinin dışında şifrelerini vermek istemediklerini sosyal medya ve Bal-Göç’ün resmi internet sitesi üzerinden hareket ediyorlar şimdi.

Aslında suç işliyorlar yaptıklarıyla.

Normalde;

Bu şifreleri de vermeleri gerekiyor ama vermiyorlar.

Aslında;

Görevden el çektirilen Turhan Gençoğlu’nun ablasının çocuğu Gökhan Sözüçetin, kayyum heyeti tarafından mahkemeye bir şikayet edilse, gidip paşa paşa bunları da vermek zorunda ama vermiyor.

Sonra da;
Demokrasiden, hukuktan bahsediyorlar.

İlk önce kendileri uymuyor ağızlarından çıkanlara.

Versenize kardeşim, size ait olmayanları.

Kayyum Başkanı isteyip duruyor, neden vermiyor da, oradan kendinize göre propaganda yapıp duruyorsunuz?

Bitti işte.

Son golü de yediniz.

Söz sırası artık genel kurul’da.

Bırakın da kayyum, bir an önce Bal-Göç’ü kongreye götürsün, üyeler karar versin Bal-Göç’ün yeni başkanı’nın kim olacağına.

Dizayn etmeye çalışmayın şu Bal-Göç’ü.

Turşu fabrikası mı orası?

İstediğini koy, istediğini çıkar!

Bunlar bunu bile sindiremiyorlar.

Korkuyorlar, Bal-Göç’ün ellerinden gideceklerini de ellerinden en gelirse yapıyorlar.

Artık bunların tutunacak dalı kalmadı.

10 bin üyeli büyük bir camiayı 2 bin üyeli küçücük bir derneğe çevirenler, Bulgaristan seçimlerinde yıllardır hezimet üzerine hezimet alınmasına sebep olanlar, derneği baba’dan oğula, oradan da toruna bir mirasmış gibi görenlerin devri kapanıyor artık.

Bu zihniyet bitiyor artık.

Bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar, bu büyük camiada kendilerine yönelik büyük bir tepki olduğunu.

Zaten anlaşılamayan da bu.

Ne var bu Bal-Göç’ün koltuğunda?

Neden bırakmak istemiyorlar?

Gençoğlu’nun ille de bir yakınının mı oturması gerekiyor bu koltukta?

Böyle bir madde mi var tüzükte?

Bırakın da üyeler karar versin Bal-Göç’ün yapılanmasına.

Neydi o yapılanlar öyle Bal-Göç’te?

Karar defterinde kasıtlı olarak boş bırakılan bir iki sayfaya isimleri bile sığdırılamayacak şekilde yüzlerce yeni üye kaydetmeler.

Sonra bu kendi yaptıklarına itiraz etmeler, kendi imzalarını karalamaya çalışmalar.

Geçmişte Turhan Gençoğlu’nun başkanlığı döneminde de kongre öncesinde bir gecede yapılan toplu üyeliklerin ortaya çıkması.

İşine gelmeyince zırt pırt başkan adayı değiştirmeler.

Kendileriyle oynandığının farkında olamayan adaylar.

Derneğin kilidini değiştirmeler.

Dernek defterini saklamalar.

Bulgaristan’dan medet ummalar.

Sofya’ya gizli gizli adam göndermeler.

Yapılan genel kurul’u sabote edip, erteletmeye çalışmalar.

Sonrasında mahkeme mahkeme koşmalar.

Kendisi akıl babası olmasına karşın “benim bu işlerle ilgim yok’ deyip insanları aptal yerine koymalar.

İşine gelmeyen köşe yazılarını “tenezzül edip okumuyorum” deyip “Meraklı Melahat” misali herkesten önce satır satır okumalar.

Mahkemeye güya tarafsız isimler gibi sunup kendi yakınlarını kayyum olarak atatmaya çalışmalar.

Site ve sosyal medya hesaplarını mahkemenin atadığı kayyum heyetinden ısrarla saklayanlar.

Hepsi birer rezillik.

Neyse ki;

Yüce mahkeme, bugün de bir yargı tokadı attı ki bu zihniyete artık söz ve yetki kayyumun yapacağı genel kurul’a kaldı.

Hayırlısı olacak inşallah.

Yeni yönetim emin adımlarla geliyor.