Toplum olarak yaşadığımız şu hayat pahalığı artık hem dayanılmaz hem de inanılmaz noktalara geldi.

Deyim yerindeyse fiyatlar uçuyor.

Öyle bir uçuyor ki;
Etiketlerde yazan rakamları artık pahalı mı değil mi diye bile anlayamıyoruz.

Adeta normali yitirdik.

Artık her gün hangi fiyatlarla karşılaşacağımızı bilemez olduk.

Ayaküstü yediğimiz bir tostun, ekmek arası dönerin, içtiğimiz bir fincan kahvenin, bir bardak çayın fiyatları artık kestirilemez oldu.

Önümüze gelen adisyona artık korkarak bakar hale geldik.

Yediğimiz içtiğimiz bir ürünün karşılığında nasıl bir ücret geleceğini tahmin edemez hale geldik adeta.

TÜİK’e göre ülkede enflasyon yüzde 68.50

Bu oranın gerçeği yansıtmadığı bir gerçek.

Nitekim;

ENAG’a göre Türkiye’de yıllık enflasyon şu anda yüzde 124.63

Bu oranın doğruluk payı çok yüksek keza herkes şaşkın, herkesin cebi yanıyor.

Bir aldığınız ürünün fiyatı birkaç gün sonra yeniden değişiyor, etiketler sürekli değişiyor.

En garibi de;

Kafe, lokanta ve restoranlardaki fiyatlar.

Eminiz ki;

Hiç kimse, gittiği restoranda ne kadar bir hesap gelebileceğini artık tahmin bile edemiyor.

Hele ki bu restoran bir de alkollüyse, artık kasadan gelecek adisyonun insafına kalmış durumdasınız.

Zaten;
Sosyal medyada dolaşan adisyonları çoğunuz görüyorsunuzdur.

Rakamlara inanmak mümkün değil ama gerçek.

Bir de;
Serbest piyasa ekonomisi nedeniyle pek çok aynı ürünü, farklı rakamlarla tüketiyoruz.

Bir bakıyoruz bir atom/ayran bir yerde başka fiyatta, başka yerde başka fiyatta satılıyor.

Gerçekten de;

Önünüze gelecek adisyonda yazan rakamı kestirmek bile çok güç hale geldi.

Geçenlerde…

Bir dostumuzun önerisiyle gittiğimiz bir mekanda bir kez daha şoke olduk.

Adını vermeyelim ama “gece döneri” fiyakasıyla ticaret yapan Nilüfer’deki bir işletmeye, bize önerilen şu meşhur etli çorbayı içmeye gittik.

Sadece çorba içtik.

Ne kadar ödedik, biliyor musunuz?

Tam 250 lira!

Allah aşkına, bir tas çorba, 250 lira olur mu?

Oluyor işte.

Olduğunu gördük.

Bu ve benzeri yerlerde bir kap da yemek yesek, demek ki neredeyse bin liraya karnımızı doyurmuş olacağız.

Görünen o ki, ipin ucu kaçtı.

Fiyat denetimleri yapılmadığı müddetçe, bu anlam veremediğimiz saçma sapan fiyatlar böyle giderse daha da uçacak.

Bir araba yıkamanın bile 350-400 liraya ulaştığı böyle bir ortamda insanlar gerçekten de adeta ayakta kalma savaşı veriyor.

Mutfaklar yanıyor.

Taze fasulyenin kilosu bile 80 lira oldu.

Öyle ki;

3 tek taze fasulye, adına yazılan şarkıdaki gibi 7.5 lira ediyor.

Raflar, etiketler yanıyor.

Bugün aldığınız, yediğiniz, içtiğiniz yanınıza kar kalıyor, yarın ise bambaşka fiyatlarla karşılaşıyorsunuz.

Bu yüksek enflasyon karşısında gelirler her gün mum gibi erirken, fiyatların tam tersine anlamsız ve saçma bir şekilde yükselerek seyretmesi tam bir rezalet.

Bursa’da da;

Yerel seçimden bu yana büyük bir sessizliğe bürünen iktidar temsilcilerinin, bacayı değil artık evi saran bu yangını görmeleri ve durumu Ankara’ya iletmeleri gerekiyor.

Türkiye nüfusunun en kalabalık 4. kentinde de yaşanan bu durum insanları artık korkutmaya başladı.

Bir kap dondurmanın,

bir tas çorbanın,

bir ekmek arası köftenin,

bir fincan kahvenin,

bir bardak içeceğin artık kaç lira olduğunun tahmin bile hesap edilemediği bir süreçteyiz.

Peşinen söyleyelim.

Bu gidişat, hiç iyi bir gidişat değil.

Keza, toplum barut fıçısı!