Bursa’daki skandalı;

Kısa adı DOĞADER olan Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği Başkanı Sedat Güler ortaya çıkardı.

Çıkardığı gibi;

Vatandaşların en önemli güvence kapısı olan CİMER’in (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) Bursa Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü’nce nasıl yanıltıldığını da gösterdi.

Malum.

Bursa’da yaşayıp da yaklaşık 200 kilometrelik Nilüfer Deresi ve bağlı Samanlı Deresi’nin kirliliğini bilmeyen yok.

Kirliliği ile Bursa sınırlarını bile yıllar önce aştı.

Öyle ki;

Zaman zaman ulusal tv kanalları gelip, özellikle Gürsu ve Kestel’deki tekstil fabrikalarının akıttığı boya nedeniyle nasıl renk değiştirdiğini haberleştiriyorlar.

Dedik ya bilmeyen yok.

Fabrikaların akıttığı, boyamada kullanılan kimyasal maddeler dereye deşarj ediliyor ve bu akan suyla bölgedeki elma, armut ve şeftali bahçeleri sulanıyor.

Adeta cinayete teşebbüs!

Keza;

Bu zehirli sularda yetişen ürünler de sonra sofralarımıza geliyor.

Ve;
Bursalılar birer potansiyel kanser hastası oluyor.

Derelerde;
Balık türleri başta olmak üzere canlı kalmadığını ise söylemeye gerek yok bu ilgisizlik nedeniyle.

Zaten leş gibi kokuyor koca dere, Bursa’yı baştan sona dolaşarak.

Vatandaşların ve çevrecilerin yalvar yakarışları ise koca bir nafileden öteye gitmiyor.

Çünkü;
Bursa’yı yönetenlerin bir açıklaması bile olmuyor, umursamıyorlar kamuoyunun çığlıklarını.

Oysa bu şehrin Valisi, kentteki tüm resmi kurumların amiri değil midir?

Dolayısıyla;
Sorumluluk Vali’de değil midir?

Neden sessiz kalır Bursalılar’ın bu çığlıklarına, doğanın katledilmesine Bursa Valiliği.

Hatırlanacaktır.

Bir süre önce de benzer bir çevre sorunu olmuştu da, yine sessiz kaldığı için, Bursa’dan bir meslektaşımız köşesinden hiciv yaparak Bursa’nın Valisi’ne seslenmiş ve “Kentimizdeki devlet kurumlarının tümünün amiri sizsiniz” diyerek görevini hatırlatmıştı.

Şimdi de ne oldu biliyor musunuz?

Bursa Valiliği’nden ve bağlı kurumlarından umudunu kesen duyarlı bir vatandaş, halkın güvencesi olan CİMER’e bu derenin bu sefer kızıla boyanmış görüntülerini iletiyor.

Yani;

Adeta şikayet ediyor CİMER’e Bursa’daki bu çevre katliamını bu duyarlı vatandaş.

Rezillik bu, çevre katlediliyor, Bursa Valiliği görmüyor mu bu kirliliği” diyor kısaca.

CİMER hemen devreye giriyor.

Ve;

Vatandaşa cevap verebilmek için bu delilli şikayeti Bursa Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim İl Müdürlüğü’ne soruyor.

Nedir bu, açıklayın hemen” diye.

Bir süre sonra da;
Kendisine gönderilen bilgiler dahilinde CİMER’den bu duyarlı vatandaşa cevap geliyor, yaptığı ihbarla ilgili olarak.

Sıkı durun.

Ne yazıyor biliyor musunuz, Bursa Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim İl Müdürlüğü’nün raporunda?

Halen dahi simsiyah ve kızıl akan bu kilometrelerce uzunluğundaki deredeki kirlilik için “temiz akıyor” deniyor kısaca.

Allah aşkına!

Bakar mısınız skandala?

Devletin İl Müdürlüğü, Cumhurbaşkanlığı’nı kandırıyor adeta.

CİMER’e;

Bahse konu derede yapılan denetim neticesinde arıtmasız deşarj görülmemiştir” cevabı gönderen Bursa Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim İl Müdürlüğü, bu cevabıyla sadece Bursalılar’ın aklıyla adeta alay ettiği gibi, Cumhurbaşkanlığı’nı da buz gibi kandırmış!

DOĞADER Başkanı Sedat Güler tarafından ortaya çıkarılan bu skandal bugün de basının gündemindeydi.

Bursa gazeteleri bugün manşetlerine taşıdılar bu rezaleti.

Böylesi Bursa’da bir ilk oluyor.

DOĞADER Başkanı, fabrikalarca biyolojik ve kimyasal arıtma yapılmadan yapılan deşarjlar nedeniyle Bursa’nın içinden geçen ve Marmara’ya dökülen derenin adeta zehir akmasına rağmen, CİMER için hazırlanan bu raporun “akıl almaz” olduğunu söylüyordu.

Dahası;
CİMER’in bile kandırıldığına vurgu yaparak “Şimdi Bursalılar bu suyla mı tarım yapmaya devam edecek, bu suyla mı hayvanlarını sulayacak” diyerek şaşkınlığını dile getiriyordu.

Gerçekten de olacak şey değil.

Bu dereye temiz raporu vermek şaşılacak şey.

Bu raporla CİMER’i yanıltmaya çalışmak da apayrı bir şey.

Şimdi…
Madem sorun yok, koca Bursa’nın zehir aktığına hakim olduğu bu derede?

O zaman;

Bu raporu hazırlayan Kurum Müdürü Mehmet Ersan Aytaç, içmesin ama şöyle elini yüzünü bir yıkasın bu derede de bir görelim bakalım.

Bırakın yıkamasını, kokudan yaklaşamaz bir kere dereye.

Bu kurumun amiri olarak Bursa’nın Valisi de hakemlik yapsın.

Bakalım düzenledikleri rapordaki gibi temiz mi akıyor dere, yoksa zehir mi?

Bursa gerçekten de çok şanssız bir şehir.

Ne talihsiz insanlarız.

Yaşadığımız şehrin, söylendiği adeta sahibi yok.

Pek çok milletvekili Bursa’daki bu çevre katliamını TBMM’ye taşıyor, deşarjın olduğu yerlerde açıklamalar yapıyor da, bir tek bu kenti yönetenler görmüyor bu katliamı.

Hadi Bursa basınının manşetlerini kaale bile almıyorsunuz, yetmezmiş gibi ulusal tv’lerin haberlerini de görmezden geliyorsunuz da…

Ya Allah aşkına Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi de kandırılır mı hiç?

Kandırılmasına müsaade edilir mi?

Bakalım;

Bir meslektaşımızın “Kentimizdeki devlet kurumlarının tümünün amiri sizsiniz” diyerek görevini hatırlattığı bu şehrin Valisi, derenin temiz raporunu hazırlayıp CİMER’E gönderen, amiri olduğu Çevre, Şehircilik ve İklim İl Müdürlüğü’ne bi sorabilecek mi bu yaşanan paradoksu?

Sonra da kamuoyuna bir açıklama yapabilecek mi Bursa basınının manşetlerine taşıdığı bu rezalet için?

Yanı sıra;

Bu şehrin siyasi iradesi de mi görmez bu yaşananları?
Mesela;

Aynı gece öğrenci evlerinde menemen yapan milletvekilleri bir kere de toplu halde şu zehir deresine, sonra da ilgili kuruma bir gitseler fena mı olur?

Böylesi Bursa’da bir ilk oldu.

Ve şehrin kayıtlarına da geçti.

Bakalım siyasilerin sürekli ifade ettiği “bu sahipsiz kent” daha neler görecek?