Aslında her şey…
Eylül 2024’te;
Gazetecilerin, Ulaştırma Bakanı Uraloğlu’na Meclis çıkışında ayaküstü sorduğu bir soruyla başladı.
Soruya hazırlıksız yakalanan Bakan Uraloğlu, milyonlarca yurttaşın kimlik bilgilerinin çalındığını ve “maalesef önlenemediğini” itiraf etmişti.
Nitekim;
Bu kişisel verilerin bir takım şirketlere de satıldığı bilgisi de iyice yayılıp, kriz skandala dönüşünce devreye hemen Dezenformasyon Merkezi girmiş ve bu açıklamayı yalanlamıştı.
Nitekim;
Bakan Uraloğlu da bunun üzerine, yaptığı bu açıklamanın aksine “veri sızıntısı olmadığını” söylemek zorunda kalmıştı bu kez.
Buna rağmen;
Vatandaşların çalınan sağlık ve kişisel verilerinin bir takım şirketlere satıldığı ve bunun Sayıştay raporlarına da yansıdığı bilgisi mahkemelik olunca Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce de bu durum kabul edilmişti.
Şimdi de;
Bu duruma benzer bir skandal yaşanıyor.
Türkiye’yi sarsan sahte diploma skandalı giderek büyüyor.
Devletin mahrem verilerinin adeta tarumar edildiği çıktı ortaya.
Milli Eğitim Bakanlığı ile üniversitelerin sistemlerine ulaşılmış, ilkokul mezunlarına hukuk, mühendislik, öğretmenlik diplomaları verilmiş.
279 üst düzey bürokratın e-imzaları resmi işlemlerde kullanılmış.
Depremde ölen avukatların üniversite kayıtları silinerek yerlerine sahte diplomalı kişiler yaratılmış.
Ehliyet, KPSS, YDS, ÖSS ve ALES sınavlarında başarısız olanların sonuçları başarılıya çevrilmiş.
Sahte raporlarla 2691 yabancıya vatandaşlık satılmış.
Devlet kadrolarına sahte belgelerle atamalar yapılmış, doçentlik, profesörlük belgeleriyle akademiye atamalar yapılmış.
Üniversite kaydı bile bulunmayanlar, fakültelerden mezun edilmiş.
Pazarlamacıya mimarlık diploması, halı yıkamacıya psikoloji diploması, düz memura hukuk fakültesi diploması, okuma yazması olmayanlara ehliyet verilmiş.
En komiği de;
Bir uyuşturucu satıcısı, ele geçirilen e-imzalar sayesinde gerçek Narkotik Şube Başkomiseri bile yapılmış ki, adeta dalga geçmişler devletle.
Daha neler neler?
Sahte mühendis baraj inşa etmiş, iyi mi?
Yine;
Atatürk’e hakaretleriyle de tanınan Padişah Abdülhamit’in dördüncü kuşak torunu Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu’na da, kapısından bile girmediği İnönü Üniversitesi’nden yasa dışı şekilde Tarih Bölümü mezunu olarak diploma verildiği çıktı ortaya.
Güya kendisinin haberi olmamış bu işten, yersen!
Yanı sıra;
Dağıtılan binlerce sahte sertifika da cabası.
Sanal devlet adeta delik deşik edilmiş, mahrumiyet gerektiren e-devlet bilgileri ortalığa saçılmış.
Yani;
Diploma, ehliyet, vatandaşlık, tapu ve kamuya atamalara kadar akla ne gelirse her şeyin sahtesi devreye sokulmuş.
Yıllarca;
Devlet kurumlarında çalışan sahte sağlık teknisyenleri, sahte hemşireler, sahte öğretmenler, sahte avukatlar, sahte mühendisler, sahte akademisyenler, sahte memurlar yaratılmış.
Bunların atamaları, tayinleri bile yapılmış!
Şimdi;
Ortaya çıkan bu rezalet kapsamında 197 kişi yargılanıyor.
Kamu kurumlarına yapılan bu yetkisiz erişimler sanal devletin güvenirliliğini de tartışmaya açtı.
Tarihin en büyük sahte diploma ve e-imza çetesi öyle işler yapmış ki, liyakatsızlık kavramı kimsenin erişemeyeceği zirveye çıkarmış.
İşin bir başka komik yanı da şu.
Bu işlerden, yani devletin Bilişim Teknolojileri Kurumu’ndan sorumlu olan Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan’ın gerçekte 6 fakülte, 2 yüksek lisans, 2 doktora ve 13 sertifika programı bitirdiği ortaya çıktı.
Gazeteci Deniz Zeyrek de bu nedenle sordu köşesinden, “BTK Başkanı bu CV’siyle bu sahtekarları nasıl gözden kaçırdı” diye.
Haksız da sayılmaz.
Devlet dijital olarak ele geçirilmiş, en başta da diploma koleksiyonu yapan BTK Başkanı’nın haberi bile olmamış.
Üstelik 2024’ten beri medya bu skandalı yazıyor, devlet yetkililerini uyarıyor olmasına rağmen.
Ne acı değil mi?