Elbette ki;

Bundan tam 103 yıl önce Mustafa Kemal Paşa’nın, ülke işgal altındayken Samsun’a gitmesi bir tesadüf değildi.

Koca imparatorluğun her yeri parça parça bölünüyordu.

Padişah Vahdettin çaresizdi.

Ne gücü vardı İngilizlere direnecek, ne de kurmay heyeti.

Nutuk’u okuyanlar bilirler.

İmparatorluk bu haldeyken bir gün Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’yı çağırır makamına.

Paşa, Paşa” der “Şimdiye kadar devlete çok hizmetin oldu. Şimdi yapacağın hizmet hepsinden önemli olabilir”

Mustafa Kemal şüpheyle dinler Vahdettin’i.

Sonra yine konuşur Vahdettin.
“Paşa, Paşa. Devleti kurtarabilirsin…”

Mustafa Kemal anılarında yazar bu görüşmeyi.

Acaba” der “Vahdettin aldatıldığını anladı da pişman mı oldu ülkesi için”

Mustafa Kemal görevi kabul eder.

Ve;

İngiliz Yüksek Komiserliği’nin bölgesinde bulunan Samsun’a doğru 16 Mayıs’ta hareket eder.

Anadolu’ya geçmek için onca şehir varken, Samsun’a gitmesinin de bir nedeni vardır.

Keza;
Anadolu yolları kapalıdır.

Ve;

Stratejik bakımdan Samsun büyük bir öneme sahiptir. Karadeniz’den de Orta Anadolu’ya açılan en rahat ve güvenilir kapıdır Samsun.

Sonrası malum.

3 günlük yolculuktan sonra Samsun’a çıkar Mustafa Kemal Paşa ve hayatının en zorlu döneminin başladığı Kurtuluş Savaşı’mızın ilk adımlarını atar.

Bu nedenle;
Bugün tüm yurtta kutladığımız 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı sıradan bir milli bayram değildir.

Büyük Atatürk’ün;
Neredeyse 100 yıldır bayrağımızın özgürce dalgalandığı, ibadetlerin özgürce yapılabildiği, isimlerimizin yabancı olmadığı bir ülkenin hediyesidir Türk Milleti’ne.

Bu vesileyle Büyük Atatürk’ü bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Şimdi gelelim bir başka 19 Mayıs’a!

19 Mayıs 1989 tarihi;
Bulgaristan Türkler’i için bir milattır.

Keza;

Eski komünist rejimin Türkler’e uyguladığı dini ve siyasi asimilasyon kampanyasına karşı Cebel’de yapılan direnişin 33. yıldönümüdür bugün.

Eğer;

33 yıl önce Bulgaristan’ın Cebel kentinde bu direniş olmasaydı, belki de Müslüman Türkler’in bugün dini de başka olacaktı, isimleri de.

Türkçe de konuşamayacaklardı belki bugün.
İşte Cebel;

Bu direnişin adıdır, sembolüdür Bulgaristan Türkleri için.

Bugün Cebel’de tören vardı.

Türkiye’nin Sofya Büyükelçisi Aylin Sekizkök,

Filibe Başkonsolosu Korhan Güngeri,

AK Parti’yi temsilen Bursa Milletvekili Efkan Ala,

CHP’yi temsilen Bursa Milletvekili Yüksel Özkan,

HÖH Genel Başkanı Mustafa Karadayı,

Ve;

Bursa’dan da çok sayıda STK yöneticisi de düzenlenen törendeydi.

Ne var ki;

Cebel’deki bu törende bir skandal yaşandı.

Yüzlerce kişinin önünde.

Ve tam da;

Mahkeme tarafından kayyım heyetine devredilen Bal-Göç’ün haziran ayında yapılacak kongresi öncesinde.

Oysa her şey ne güzel başlamıştı.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in selamlarının alkışlarla okunduğu tören herkesi gururlandırıyordu.

Ama iş sonradan değişti.

Ne oldu biliyor musunuz?

Törende protokol konuşmalarına geçildiğinde Bal-Göç’ün Genel Başkanı olarak Turhan Gençoğlu’nun ablasının çocuğu Gökhan Sözüçetin’in adı anons edildi.

Oysa Sözüçetin, Bal-Göç Genel Başkanı değildi.

Dahası;

İçinde Bal-Göç’ün de yer aldığı göçmen kuruluşlarını barındıran çatı kuruluşu olan Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu Başkanı Kader Özlem’in ne adı okundu ne de söz verildi.

Bunun üzerine;

Aynı zamanda Bal-Göç Başkan adayı olan Federasyon Başkanı Kader Özlem de yaşananlara büyük tepki göstererek tören alanını terk etti.

Dahası;

Bu BGF’nin de bir üst çatı kuruluşu olan Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Başkanı Sabri Mutlu’ya da söz verilmedi, konuşturulmadı.

O da büyük tepki gösterdi.

Kaldı ki;
Sabri Mutlu aynı zamanda şu anda Bal-Göç’ün kayyımı/başkanı konumunda.

Ama es geçildi Sabri Mutlu da.

O da kızdı yaşananlara.

Peki kim konuşturuldu dersisiniz bunca Federasyon ve Konfederasyon Başkanı varken törende?

Kendisini Onursal Başkan olarak anons ettiren Turhan Gençoğlu!

Olacak şey mi Allah aşkına?

Camiada konuşulanlara göre de şartlı gitmiş Cebel’e Gençoğlu ve “sadece ben konuşursam gelirim” demiş.

HÖH yönetimi de ona göre dizayn etmiş protokol konuşmalarını.

Böyle olunca da almış sazı eline tek konuşan Gençoğlu olmuş törende onca yetkili isme rağmen.

Doğrusu;
Bunca hırsı ve egoyu anlamak mümkün değil.

Şimdi anlıyorsunuz değil mi, Bal-Göç kongresine niye bu kadar müdahil olduğunu Gençoğlu’nun.

Hala ve hala;

Bal-Göç’ü kendilerine değişmez bir miras olarak görüyorlar.

Koltuklara, onay vermedikleri kişilerin oturabilmelerine ters bakıyorlar.

Şimdi daha iyi anlaşılıyor Gençoğlu’nun, Ramazan ayında HÖH Genel Başkanı’nı turşu fabrikasında ağırlamasının nedeni.

Zaten;
Bal-Göç’ün güçlü başkan adayı Emin Balkan’ı istemeyişi de bu nedenle Gençoğlu’nun.

Kongrede Emin Balkan’ın olası yönetimine isim/isimler sokmak istemişti Gençoğlu da, Balkan bu dayatmayı reddedince Hasan Öztürk ve Kader Özlem’e oynamaya başlamıştı Gençoğlu.

Boşuna söylenmiyor bunlar, Bal-Göç’ü kendilerine babalarından, dedelerinden miras gibi görüyorlar diye.

Bu miras ellerinden gitse ölecekler sanki!

Neyse ki;

Bugün yaşanan olayda Bal-Göç adaylarından Kader Özlem biraz olsun gerçeği gördü de töreni tepkiyle terk etti.

Adeta;

Elinin tersiyle itildi Kader Özlem bu yapıdan.

Bugün Bulgaristan’dan çok sayıda telefon geldi.

Arayanlar;

Bugün yaşanan bu protokol skandalının ardından Bal-Göç adaylarından Kader Özlem’in Türkiye’ye tepkiyle döndüğü ve kongre öncesinde Gençoğlu ve yeğeni Sözüçetin aleyhinde bir seçim stratejisine girebileceği yönündeydi.

Yaklaşan Bal-Göç seçimi çok şeye gebe.

Bakalım daha neler göreceğiz.