Geçtiğimiz hafta sonu Bursa, siyasi atmosferi aşan bir mitinge tanıklık etti. İYİ Parti’nin Osmangazi Meydanı’nda düzenlediği ‘Birinci Vazifen’ mitingi, yalnızca bir parti buluşması değil; farklı kutuplara savrulmuş muhalif kitlelerin, ortak kaygılar etrafında yeniden bir araya gelebileceğinin de güçlü bir işaretiydi.

Bu miting sıradan bir kalabalığın bir araya gelişinden ibaret değildi. Türkiye’nin dört bir yanından gelen katılımcılar, Bursa’nın kalbinde yalnızca partileri adına değil, ortak bir endişe ve ortak bir umutla buluştular. Meydanın farklı köşelerinde gözlenen pankartlardan, açılan bayraklardan, atılan sloganlardan bunu anlamak mümkündü.

Screenshot 6-543

Gazeteci olarak oradaydım. Saha gözlemlerim, bu mitingin İYİ Parti’nin yeni dönem vizyonunda bir tür güç tazeleme olduğu kadar, muhalefetin farklı renklerini de bir araya getirebilme iddiasını test ettiği bir alan olduğunu gösterdi. Meydanda yalnızca İYİ Partililer yoktu. CHP’den, Bağımsız Türkiye Partisi’nden, Zafer Partisi’nden, DEVA ve Gelecek Partisi’nden temsilciler, yöneticiler ve sade yurttaşlar, omuz omuza duruyordu. Bu, ülkenin siyasi ayrışmasının aşılabileceğine dair umut veren sahici bir kareydi.

Bu tablo, elbette kendiliğinden ortaya çıkmadı. Bursa İl Başkanı İsmail Kaya başta olmak üzere milletvekilleri Hasan Toktaş ve Selçuk Türkoğlu, organizasyonun her detayında sahada ter döktüler. Bursa teşkilatının titiz hazırlığı, geniş katılımı mümkün kılan temel unsurlardan biriydi.

Screenshot 5-639

Ancak mitingin asıl kıymeti, içerikten geldi. Bu ülkede her siyasi buluşma, yerel sıkıntılarla sınırlı kalabilir. Oysa bu mitingde Doğu Türkistan meselesi gibi derin ve çoğu zaman meydanlarda unutulan bir yara, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu tarafından bir kez daha güçlü şekilde gündeme taşındı. Bilen bilir; benim kırmızı çizgimdir Doğu Türkistan. Bu meselenin bir meydan konuşmasında sadece birkaç cümleyle değil, vurguyla, çağrıyla ve tarihsel sorumluluk bilinciyle dile getirilmesi, şahsen beni ayrıca umutlandırdı.

Gelelim belki de bu mitingin gözlerden kaçan ama siyasetin nabzını bilenlerin not düşmesi gereken en özel ayrıntısına: Orhangazi İYİ Parti İlçe Başkanı Bülent Bakış ve ekibi. Bülent Bakış, göreve geldikten sonraki ilk büyük sınavını bu mitingle verdi ve açık söylemek gerekirse, hem teşkilat yönetimi hem de siyasi iletişim becerisi açısından sınavı alnının akıyla geçti.

Screenshot 4-760

Basın mensubu olarak alanı gezerken şunu gözümle gördüm: 17 ilçe arasında gazilerini tam kadro miting alanına getiren tek ilçe Orhangazi’ydi. Bu, sözde bir organizasyon detayı değil; derin bir aidiyetin, vefa bilincinin göstergesidir. Gazilerini yalnız bırakmayan bir ilçe başkanından söz ediyoruz. Üstelik Orhangazi sadece kendi partisinin üyeleriyle değil; Zafer Partisi, BTP, DEVA ve Gelecek Partisi Orhangazi ilçe başkanları ve yöneticileriyle de kalabalık bir şekilde Bursa’ya gelerek, muhalefet blokları arasında yerelde bile kurulabilecek akılcı iş birliklerinin ipuçlarını ortaya koydu.

Orhangazi teşkilatı, Bülent Bakış’ın önderliğinde Bursa mitinginin yüz akı oldu diyebilirim. Bu ayrıntı, küçük bir ilçenin Türkiye siyasetine nasıl örnek olabileceğini göstermesi bakımından da kayda değerdir.

Screenshot 3-955

Miting Atmosferi ve Coşku Dolu Kalabalık

Osmangazi Meydanı’nda yükselen enerji tarif edilemezdi. Dalgalanan bayraklar, dev ekranlarda yansıtılan sloganlar ve kalabalığın homojen birlikteliği göz kamaştırıcıydı. Genç-yaşlı, şehirli-kırsal fark etmeksizin her kesimden binlerce kişi, yalnız siyasi tercihler için değil, ülkenin geleceğini omuzlama kararlılığıyla meydanda yer aldı. Atılan “Birinci Vazifen” sloganı, yağan güneş kadar parlaktı ve meydanın dört bir yanına yayılmıştı. Bu atmosfer, sadece bir miting değil; bir ulusun kendine dönme, hatırlama ve birlikte yürümeye hazır olduğunun görsel ifadesiydi.

Kalabalığın coşkusu, sahne ile izleyici arasında kusursuz bir bağ oluşturmuştu. Her tezahürat, bir duygu seli; her slogan, ortak bir hatırlatma: “Milli birliğimiz ve bağımsızlığımız vazgeçilmezdir.” Şehit aileleri, gaziler ve gençler arasında kurulan bu manevi köprü, mitingin gücünü salt sayıdan öteye taşıdı. Sadece bir siyasi çağrı değil, vatan ve bayrak için bir seferberlik haline geldi. Bu sahici dayanışmayı izlemek, siyasetin sokakta halkla buluştuğu anda bile ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi.

Screenshot 2-1140

Dervişoğlu’nun Konuşmasından Vurgulanması Gereken Noktalar

Müsavat Dervişoğlu’nun kürsüdeki mesajları, mitingin mekanik bir hitap ya da genel söylemlerden ibaret olmadığını ortaya koydu. TBMM’de kurulması planlanan sürece ilişkin komisyona neden üye vermediklerini tek tek açıkladı ve bu eda ile, “Milli güvenlik, devletin bekâsı ve Türkiye’nin kırmızı çizgileri” vurgusu yaptı . Şöyle devam etti: “Bugün susarsak, yarın konuşacak bir ülkemiz, sahip çıkacak evladımız kalmayabilir” diyerek meydanın yalnızca bir miting değil, bir uyanış çağrısı olduğuna dikkat çekti .

Ayrıca Dervişoğlu’nun, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni anımsatan “Birinci vazifen…” temasıyla yaptığı kapanış, hem tarihsel bir sorumluluğu hem de erişilmesi gereken zamanda birleşmeyi ifade etti . Bu sözler, mitingin genel atmosferinde hissedilen tarihi sorumluluğun hem bireysel hem de örgütlü politik bir duyarlılıkla ses bulduğunu gösterdi.

Screenshot 1-1477

Sonuç olarak bu resmi yorumlayarak şunu eklemek isterim:

Bugün belki bir meydanda toplandık, yarın bu meydanlar Türkiye’nin her yerinde umutla dolacak. ‘Birinci vazife’, Atatürk’ün emanetini korumaksa, bu vazifenin neferleri Bursa’da bir kez daha var olduklarını herkese gösterdi.

Mitingden geriye kalan tablo şu: Siyaset, Ankara koridorlarında değil, sokakta, meydanda, halkın yanında yapılır. Osmangazi Meydanı’ndan yükselen ses, sadece İYİ Parti’nin değil, bu toprakların umudunu diri tutan herkesin sesidir.

Bugün belki bir meydanda toplandık, yarın bu meydanlar Türkiye’nin her yerinde umutla dolacak. ‘Birinci vazife’, Atatürk’ün emanetini korumaksa, bu vazifenin neferleri Bursa’da bir kez daha var olduklarını herkese gösterdi.

Kalem burada biter; meydan, umuda kalsın.